Yine-yeniden kongre gündemi, bize yine-yeniden eski sözleri söyleme zorunluluğu getiriyor. 28 temmuz'da yazmıştım ; aynı çıkmaz sokakta takılı kaldığımızdan, hatırlatmak elzem oluyor. Yine biraz geriden alıp, bu noktaya nasıl gelindiği hususunu unutmadan başlayalım: Mehmet Gökoğlu, temmuz sonunda takımı yönetme "riskini"-yükünü-derdini üstlenince, geçici de olsa rahatladık ama ufuk hala karanlıktı. Çünkü Başkan, "bağımsızlık" kavramından falza hazzetmiyordu. Oysa ki onun tribüne yakın duruşu, "sistem"e yenildiğini söylemesi, bizde umut uyandırmıştı. Ama o, Aytaç Durak'ın lütfuna ermek yolunda adımlar atmayı tercih etti. Burada kimi "gerçekler" devreye giriyor. Başkan böyle yapmalıydı kendince, çünkü geçen yıl açık bir şekilde takıma İHANET eden, sonra da kongrede kendini eleştirenlere KÜFÜR EDEN Mustafa Tuncel, gittiğinde de takıma ihanetini sürdürdü ve haciz yoluyla takımın gelirlerine temlik koydurdu. (Cebinden değil, Belediye işçileri
2008'den Beri...