29 Eylül 2011
Futbolcu Mu Teknik Adam Mı?
Yani "o golü de atamıyorsan, bunda hocanın ne suçu var!" ile "bu adamı kim çalıştırıyor bütün hafta?" sorusu/serzenişi arasında gidip geliyoruz...
Bazen iyi futbolcuların kötü teknik direktör ya da kötü yönetim elinde başarısız olduğunu görürüz. Bazen de iyi teknik adam kötu ya da ortalama futbolcuları sırtlar, canlandırır. Yıllar önce Guus Hiddink, Fenerbahçe'ye PSV'yi Avrupa Şampiyonu yaparak gelmişti de sezon bitmeden evine geri dönmüştü. Ya da Abdullah Avcı, yıllardır İstanbul BB'yi belli bir çizginin üstünde tutmayı başarıdı, say desen 3-4 tanesini ancak söyleyebileceğimiz kadrosuyla. Başka örnekler de vardır muhakkak...
Demirspor'da kadro dengesi de teknik adam sayısı da sürekli dalgalandı. İki kademede de istikrar yakalayamadık. Behzat Çınar, Sadi Tekelioğlu, Hüseyin Özcan görece başarıyı yakaladığımız teknik adamlardı. Ama hepsinin arkasında sürekli bir oyuncu hizbi, disiplini bozan takım ruhuna uymayan futbolcular vardı ve işleri çok zordu.
Demirspor'un yıllardır çektiği sıkıntının başında, diğer takımlarda iyi performans gösteren futbolcuları mavi-lacivert formayla oynatamamak oldu.
Başka takımlarda bulamayacakları seyirci desteğini, tesis desteğini, saha ve zemin güzelliğini, şehir güzelliğini, Adana'da Demirspor'da bulmalarına rağmen futbolcuları bir türlü tam performansla oynatamıyoruz.
Yoksa sorun, kadro ile teknik kadroyu aynı anda kuramayan, onları koordine edemeyen yönetimlerde mi?
Camianın her kademesinde, yönetim binasında, soyunma odasına, stat koridorlarında, basın odasında, saha içinde disiplini, arkadaşlığı ve takım karakterini sağlamak gerekiyor. Bunun için de ne yaptığını bilen bir yönetim, işine odaklanmış teknik adam ve karakterli/becerikli oyuncular... Tüm bunlar Adana Demirspor'un kapısından yıllardır geçmiyor. Tüm bunların olma ihtimali, bize hayal gibi geliyor.
Çok basit bir hayalimizi tekrarlayalım: Futbolculardan beklentimiz, sahaya çıkıp aldıkları/alacakları paranın hakkını vermeleri, onlara verdiğimiz desteğin karşılığını göstermeleri. Teknik adamımızdan isteğimiz, Demirspor girdabına bulaşmadana sadece işini yapması.
26 Eylül 2011
Stockholm 4# Maç öncesi toplanma, kortej, polis
Bardan manzaralar;



Deplasman maçı öncesi başka bir bardan manzara;

Bardan çıkınca kortej için toplandıklarında ''Hard Bass'' adlı bir dans yapıyorlar topluca. Bunu gittikleri bütün deplasmanlarda da yapıyorlarmış. Bizdeki apaçi dansı gibi bir şey. İnanılmaz zevkli, acayip eğleniyorlar.
Aşağıda bir hardbass örneğini koydum.
Normalde ultras grubuna resmi üye sayısı çok az.Fotograf çekilirken çok az kişi olunca biraz hafife aldım açıkçası; ancak yürümeye başlayınca o kadar adam nerden geldi bir türlü anlayamadım.Yüzleri ultras raconundan dolayı sansürlü.

Kortej yaparken insanların kol kola girmesi ise ayrı bir meydan okuma. Çok seviyorum bunu.



İlgincime giden ise şu oldu; kortej sırasında polis önden ve arkadan eskortluk yapıyor. Kontrol altında tutmak için güvenlik amacıyla kimi yerde bekletiyor.Buraya kadar normal ve olması gereken. MEşale yakanları ise hemen göz altına alıyorlar. Kortej yapıyorsunuz, 1000 kişi yürüyorsunuz. Polis birden hızlı bir şekilde arabayla kortej içine sürüyor, hatta bir defa insanlar kaçınca duvara çarptı. Yani saçmasapan bir hareketle insanların içine arabayı sürüyor, provoke ediyor. Birkaç kişiyi göz altına alıyor. Meşale yakanların dışında yanındakiler de karambolde gidebiliyor. Kortej içine araba sürmenin mantığı olamaz. İnsanlara çarpabilirsiniz.
Maç içinde meşale yakanlar ise yüzüne siyah kar maskesi giyiyor. Polis tribünden girip adam alamıyor; ama kar maskesi giydikleri için yakanların kimliği deşifre olmuyor. Yakalanırlar ise uzaklaştırılıyorlar staddan ve ceza alıyorlarmış.
Polislerin kasklarında numaraları yazıyor. Böylece bizde olduğu gibi size vuran ve hakaret eden, kendi kendine üstünü başını yırtıp o yırttı diye iftira atan, suçunuz olmadığı halde durduk yere bağırıp çağıran polislere dava açabilir, onların kim olduğunu öğrenebilir, hakkınızı arayabilirsiniz.
Bir arkadaşın dudağına yaptırdığı dövme;

Başka bir arkadaş da aynı şekilde ''I hate AIK '' yaptırmış.Yani bu kadar nefret ediyorlar.
Bu arada kortej sırasında bizdeki yengeç yürüyüşü gibi yürüyen gençler de var :)
Sonraki Yazı: Stockholm 5# Maç,deplasman tribünü ve meşale şov
Taraftar Dışarıdan Desteğini Verdi
Eyüp maçı öncesi ve sırasındaki Demirspor taraftarlarının görüntülerine şu adresten ulaşmak mümkün:
http://www.youtube.com/watch?v=CNKJL67kE7o
Emek verenlere çok teşekkürler... Spor01.com'un kıskacına ise aman dikkat! :)
25 Eylül 2011
Eyüpspor:1-Adana Demirspor:1
Tüm bu klişelere karnımız tok! Açıklama yapacaksanız yeni şeyler söyleyin. Yıllardır dinliyoruz. Artık seri galibiyetler bekliyoruz.
Toplu sonuçlar ve puan durumu şöyle:

Futbolculara Ödenen Ücretler

(detaylar için fotoya tıklayın)
Günaydın Adana gazetesinin önceki gün yayınladığı liste oldukça dikkat çekici. Takımdaki tüm oyuncuların transfer ücretleri, aldıkları/alacakları ücretler verilmiş.
Tayfun Özkan, 375bin lira ile en pahalı futbocumuz. 195bin garanti paranın, 113bin lirası da kendisine ödenmiş. Ardından, Burhan Coşkun ve Kadir Keleş, 240bin lira ile sıralanıyor. Kadroya bile giremeyen Bekir Sıtkı Özer'in yeğeni Tanıl ise
60binlirası garanti 150bin liraya sözleşme imzalamış.
Bir süre önce blogta, yerel basının sadece köşe yazarları ile değil muhabirlik yetenekleriyle iş yapmaları gerektiğini yazmıştım. Bu açıdan tebrik etmek gerekli gazeteyi.
Dosyayı bize ileten dostlara da teşekkür ederiz.
24 Eylül 2011
Stockholm 3 # Taraftar - Ultras - Holigan
Holigan kavramı Türkiye'de yok. Bunlar vücut geliştiren, steroid kullanan, dev cüsseli vb grup. Bunların pankart, kareografi gibi şeylerle işi olmuyor. Maçları izliyorlar hep birlikte. Direk mevzu yapıyorlar.Maçtan önce direk saldırabildikleri gibi canları mı sıkıldı? Arıyorlar Adanaspor holigan grubunu mesela, buluşuyorlar Çatalan barajında. Sadece yumruk yumruğa, girişiyorlar birbirlerine. Böyle bir grup. Bizim ülkemizde holiganın karşılığı yok.
Emanet, zırh karşılığı da onlarda yok. ''Dirty fight'' yani '' pis dövüş'' diyorlar bu emanet olayına. Haligan grup tamamen videodaki gibi; örnek olarak koydum. Hangi takıma ait olduğunu bilmiyorum.
fcco-fcdk (~200 / ~150) 05.12.2009 from Rata on Vimeo.
''Tifo Crew'' gibi bir tanım var.Tifo taraftar , crew tayfa demek.Bunlar şiddet içermeyen, tamamen kareografi, pankart, görsellik, takımı destekleme üzerine oluşmuş bir grup.
''Ultras'' Tifo crew gibi tribün adına güzel şeyler yapıyor.Ama biraz daha şiddet ve mevzu içeriyorlar. Diğer grupla çatışırlar, polisle çatışırlar, kortej yapar meşale ve sis bombası atarlar. Etrafa ses bombası fırlatıyorlar.
Ultras Kaos Stockholm daha bir ultras grubu, Fabriken biraz tifo crew gibi.

Ultras kültüründe fotograflarda yüzlerini göstermezler. Ya photoshop ile kapatırlar ya da gördüğünüz gibi maskeler giyerler. Hem kültür açısından hem de polise deşifre olmamak açısından.
Maçtan bir gün önce akşam üstü Djurgarden'ın kendi stadında bizim dernek toplantısı gibi onların da ultras toplantısı vardı.
Djurgarden stadı tam bir tarihi eser. Üstünde oynama yapmıyorlar bu yüzden. Kapalısı, kolonları, koltukları, protokolü bile ahşap.Maraton ve kapalısı kapalı şeklinde.Kale arkaları açık.Çok beğendim ben. Ultras grupları maraton tribününde bağırıyor.Saha etrafında koşu parkuru var. Olimpiyat için tasarlanmış zamanında.
Toplantı stadın soyunma odasında yapıldı. Stad kapısı açık tamamen, hatta kapısı yok bizdeki gibi. İlgincime gitti.Resimdeki zinciri kaldırıp içeri giriyorsunuz :)

Stadın köşesinde saat kulesi var. Kale arkası ve numaralı tribünü arasında.
Stadda tel yok.Küçük bir stad.


Maraton tribününün kapalısı, koltukları ve kolonları ahşap


Djurgarden ultras grubunun kurucusu ile tanıştım.30 yaş civarı bir çocuk. Sayımız günden güne artıyor dedi.Korteji göstererek ''Bu benim eserim ve sayımız daha da artacak'' dedi. Ancak yakında çocuğu olacağı, ailesiyle zaman geçirme isteği gibi nedenlerle bırakmış.Bu işi gençlerin devralması gerektiğini onların daha güzel yapabileceğini ve desteklenmesi gerektiğini söylüyor.
Ultras grupları maç günü stada kutular koyuyorlar. İnsanlar o kutular içine para atıyorlar. Az veren de var çok veren de var. Bu pankart, kareografi, meşale, sticker giderleri bundan karşılanıyormuş. Bu paralar kesinlikle başka bir yere harcanmıyormuş.Hiçbir şekilde kulüpten para almıyorlarmış. Yani tamamen kulüpten bağımsızlar.
Stadın etrafında çadırdan kurulmuş lokal benzeri bir yer var. Maç günleri yiycek ve içecek satılıyor. Sadece üye olanlar girebiliyor. Sadece maç günü açık olan bir yer diğer günlerde bizdeki dernek gibi kullanılıyor. Pankart yapılıyor.



Stad içerisindeki büfelerde bira satılabiliyor. Yalnız alkol oranı düşükmüş.
Sonraki Yazı: Stockholm 4# Kortej, polis
Şimşekler Grubu'ndan Çolak'a Destek

Adanademirspor.com'da Adem Abi, Durmuş Hoca ile ilgili eleştirileri cevaplayarak, desteklerinin nedenlerini sıralamış. Özetlemek gerekirse, Hoca'nın ilk görev döneminde takıma iyi ve atak bir futbol oynattığını ve Kartal maçında son dakika golü yenmese şampiyonluğun geleceğini, ancak Adem Atılgan'ın hocayı istemediğini, ikinci döneminde de takım iyi giderken, Tarsus maçında sahaya taraftar atlaması ile puan kaybedilen kritik maçta şuçun hocada değil Şimşekler Grubu'nda olduğunu, Küçükköy ve Pazarspor deneyimlerinin ise o takımların kötü kadroları nedeniyle geçerli örnek sayılmayacağından bahsetmiş. Durmuş Hoca'nın kişiliine güvendiklerini de vurgulamış.
Grubun yeni hocaya desteğini anlamak mümkün. Çünkü Ali Güneş'in istifasını ısrarla isterken, yeni gelen hocaya da gelir gelmez sırt çevirmek oldukça zor. Adem Abi'nin Çolak'ın ilk dönemindeki iyi futbol anlayışıyla hemfikirim. Ama o dönemde öyle bir kadro kurulmuştu ki zaten kötü futbol oynatmak yanlış olurdu ki takımın direkt çıkamaması ve play-offlara gitmesi başarısızlıktı.
Hocanın yeni döneminde, yeni kadro ve yeni bir yönetimle başarılı olmasını beklemekten başka elimizde seçenek yok. Daha önce yazdığım ve bazı arkadaşların yorumlarında belirttiği gibi, tek korkumuz hocanın bu camiayı çok iyi tanıması ve Derin Demirspor'la bağlarının olması! Eğer takım başarısızlığa saplayan kişilerin ayakoyunlarından uzak kalabilirse Durmuş Hoca bu kez başarılı olabilir. Ama kendi sözleriyle söylemek gerekirse "Demirspor'un Adamı" olmak dışında dış etkenlerin etkisine girerse işi zor.
Geçen yıl Soner Hoca konusunda belirttiğim gibi, Teknik Direktör harcamak konusunda çok kötü bir geleneğimiz var. Sürekli hoca değiştirerek başarıyı yakalamak çok zor. Bu gidişata bir noktada dur demek zorundayız.
23 Eylül 2011
Başkan'ın Açıklamaları Üzerine Birkaç Not
"Bizi Bize Bıraksınlar": Başkanım, hedefinizin kim olduğu açık değil. Ama ben taraftar olarak, eleştiren bir taraftar olarak şunu söylemeliyim ki bugüne kadarki en büyük hatamız, yönetim işini yöneticilere bırakmamız oldu. Eğer taraftar örgütlü gücünü kullanarak yönetimi etkileyebilseydi, bugüne kadarki başarısızlık silsilesi son bulurdu. Bütün yönetimler, bizi bize bırakın dediği için başarısız oldu. Biz onlara bıraktık, başaramadılar ve gittiler. Sonuçta taraftardan başka üzülen olmadı. Taraftar'ın birinci görevi takımını desteklemektir, evet. Ama bizi bize bırakın, kafamıza göre takılırız diyenlere karşı da sesini yükseltmelidir.
"Daha İyisi Varsa Gelsin": Yine yıllardır tekrarlanan bir klişe. Yorulduk artık bunlardan. Net niçimde söyleyelim: Aynı kaynakları kullanma hakkı verilecekse, bugün herkes Demirspor'u yönetebilir. Siz daha iyi bildiğiniz, daha iyi olduğunuz için yönetici değilsiniz. Bu kaynakları kullanma hakkına sahip olduğunuz için yönetiyorsunuz. "Daha iyi" olan şey, bizi bize bırakın demek değil, gelin birlikte yönetelim-ortak akılla yönetelim, eski yanlışlara düşmeyelim demektir.
"İşin Mutfağını Öğrendim": Sayın Başkan, eğer işin mutfağında Demirspor'u 16 yıldır başarısız edenlerden birşylr öğrendiyseniz, lütfen onları hemen unutun! Demirspor'un mutfağı, 16 yıldır yemek yapmıyor. Sadece kendi yiyor. O mutfaktakiler, bizi bize bırakın dedikten sonra karınlarını doyuruyor. Eğer "ben bu işi öğrendim ve sonuna kadar gideceğim" diyorsanız, lütfen mutfağınızı temizleyin.
"Demirspor'un Manevi Borcu Var": Evet, haklısınız ve sırf bu yüzden başarısız olmak gibi bir seçeneğiniz yok.
Özet: Klişe açıklamalara karnımız tok!
Stockholm #2 Maç Öncesi Hazırlık
Pazar günü, yani maçtan bir gün önce hava bulutlu ve hafif yağışlı idi. Maçın oynanacağı stada gittik. AIK Stockholm, maçlarını İsveç milli takımının stadı olan ''Rasunda Stadı''nda oynuyordu.Yaklaşık 30.000 kapasiteli bir stad.Her tarafı kapalı, çok beğendim.Bizim gittiğimiz stadlar köy stadları olduğu için bana mükemmel geldi.


Stada giderken deplasman stadı olması nedeniyle güvenlik açısından forma ve atkı almadım. Kimse almıyordu. O yüzden Demirspor atkısı götürmedim ben de. Zaten orada öyle bir kültür varmış. Casual yani günlük giyiniyor ultras grupları. Mevzu olduğu zaman normal insan sanılmak için. Ayrıca en büyük rakipleri, bu yüzden bazen holigan grupları saldırabiliyormuş.Bir de stadda aynı anda AIK taraftarları da hazırlık yapıyordu. Atkı ve forma ile fotograf çekilemediğim için özür. Ama zaten istediğimiz zaman ordan her türlü fotograf gelebilir :)
AIK maçı sene içerisinde en önemsenen maç.Üstelik deplasman. Kareografiler hazırlandı ve koltuklara bayraklar yerleştirildi, pankartlar asıldı.




''1891'' yazan pankart bu maça özel hazırlanmıştı.1891 kuruluş yılları.
1 İçindeki yıllar şampiyonluklarını
8 kazandığı kupayı
9 takım kurucusu
1 sevdikleri hocalar, futbolcuları anlatıyor.


Rakip takım hazırlıkları;
İki grup birbiri ile düşman; ama saygılılar ve anlaşma yapmışlar. Maçtan 1 gün önce gelip pankart, kareografi hazırlıklarını yapıyorlar. Kimse kimseninkine dokunmuyor.Bizdeki gibi maç sabahı veya maç öncesi yapılmıyor.

Sticker kültürü çok önemli orda. Gittikleri her yere sticker yapıştırıyorlar. Buldukları diğer stickerları ise hemen söküyorlar. Bizdeki sprey kültürü yok.

İsveç Federasyonu bizdeki sporda şiddet yasası gibi bir şeyler çıkarmış. O yüzden iki grup da anlaşma yaptı, maçın ilk 10 dk'sı sessiz kaldı, pankartlar açılarak isveç futbol federasyonu protesto edildi. Bunun için maç öncesi bilgi amaçlı yazılar asıldı. Türkiye'de biz neden aynı şeyi yapmıyoruz bilmiyorum.Birlik olamıyoruz maalesef.Taraftar gruplarının hepsi birleşse istenilen her şey yaptırılır. Sonuçta futbol bizim için var. Biz olmazsak futbol da olmaz.

Sonraki yazı: Stockholm 3# Taraftar - Ultras - Holigan
22 Eylül 2011
Stockholm #
Ben de bu nedenle İsveç'te idim. 2 gün üst üste Stockholm’da derbi izleme şansına sahip oldum. Çok uzun zamandır olmayan bir şeymiş. O yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. İsveç’in en önemli iki maçını izledim, ikisi de Stockholm derbisi. AIK Stockholm ile Djurgarden arasında oynanan birisi futbol, diğeri ise İsveç’te en az futbol kadar ilgi gören ‘’Buz Hokeyi’’ maçı.Ve orada yaşadıklarımı sizlere birkaç başlık altında anlatmaya çalışacağım. Bu arada iki maçı da yenip double yaptığımızı önceden belirteyim
İlk yazımda genel olarak yolculuk anıları, Stockholm, İsveçliler, yemek kültürü, iklim vb hakkında bilgi vermeye çalışacağım.Daha sonraki yazılarda da İsveç futbolu, taraftar kültürü, holigan ve ultras kavramları, buz hokeyi nasıl bir şey... Bunları anlatmaya çalışacağım.
Maceralı bir yolculuk yaptığımı söyleyebilirim. Uçak geriatri servisi gibiydi. Tamamen yaşlı isveçlilerle doluydu. Nitekim yolda bir anons geldi; ''Aranızda medikal doktor varsa kendisini kabin ekibine tanıtması rica olunur.'' Tanıtsan bir türlü, tanıtmasan bir türlü. İşin sorumluluğu var. Adamlar değişik insanlar, sistem bizdeki gibi değil. Neyse sesimi çıkarmadım. Bu arada 23 A 'da oturuyorum ben. 2 dk sonra baktım ki benim 2 yanımdaki kadın, yani 23 D'deki kadın nefes darlığı çekiyor. Anons onun içinmiş. Mecburen deşifre olmak durumunda kaldım. Akciğer hastalığı olan 78 yaşındaki MArgarete Teyze, senin ne işin var Türkiye'de. Git torunlarını sev, onlarla vakit geçir. Acil çantasını açtırmak için doktor gerekiyormuş. Mecburen açtırdım, kan oksijenini gösteren küçük bir aletle oksijene bakıp, nabız falan durumu idare ettik. Göğüs ağrısı vb birkaç şey sordum. Acil bir şey yoktu allahtan. Ama bir şey atlayıp da sorumlu duruma düşmemek için çok kastım. Birinin de migreni tuttu. İlaç verdik. Kabin şefi gelip defalarca teşekkür etti, çünkü acil iniş yapabilirlerdi :) Bu arada saygı ve izzet ikram güzeldi. Uçakta böyle; ama havaalanına inince pasaport kontrolündeki kuduz kadına çattım. Saçmasapan sorular sordu. Sordukça sordu, uzattıkça uzattı. Soğuk kanlı olmaya çalıştım ama pek beceremedim. Oraya kadar gitmişim ve vizem var, on tane eski vizem var.Daha neyin mücadelesini veriyorsun :)
Bizdeki Havaş sistemine benzer bir sistem ile şehir merkezine indim. Şehir merkezinde merkez otogara iniyorsunuz. Arkadaşlar Djurgarden ice hockey maçında oldukları için 2 saat o civarda vakit geçirmek durumunda kaldım. Bu arada etrafı biraz turlayıp fotograf çektim. Yürüyüş yarışması gibi bir şeyler vardı, ona denk geldim. Onu izledim biraz. Arada bisiklet yarışmaları, yürüyüş yarışmaları vb oluyormuş.
Çektiğim birkaç fotograf




Sıcaklık 14-15 derece, nem %60 civarı idi. Bizim Adana kışı gibiydi. Akşam uyurken ben uzun kollu birkaç şey giyerken arkadaşlar hiçbir şey giymiyorlardı. Çok dalga geçtiler benimle. Hava sabah kaçta aydınlandı bilmiyorum ama akşam 7 den sonra karardı. Kışın sadece birkaç saat aydınlık olurmuş. Sıcaklık - 20 'lerde olabilirmiş.Gittiğim günden beri güneş görmedim diyebilirim. Az daha kalsaydım ben de sapsarı dönerdim :)

İnsanların % 80'i sarışın. Ama arada esmerler ve tek tük de olsa zenciler de vardı.Daha çok göçmenlermiş onlar.Ama İsveç'te doğunca zaten oranın kimliğini edindikleri için aynı haklara sahipler.
Çoğunun boyu çok uzun. Kızların fizikleri çok güzel. Herkes mavi gözlü.Çocukları inanılmaz tatlı. Özellikle 2-3 yaşlarındaki kız çocukları. Saçları upuzun,öyle böyle değil Çok tatlılar.
Adanalı olunca yemek çok sıkıntılı idi benim için. Yağları farklı geliyor,kokuyor. Suyu bile farklı geliyor. Öyle olunca çok zorlandım. Biraz aç kaldım diyebilirim. Ekmek yok, kahvaltı anlayışı yok.Köfte ve patates püresi meşhurmuş. Domuz eti olduğu için yemedim ben. Gelsinler biz onlara yemeğin, kebabın, köftenin kralını yedirelim :) Stockholm'de dönerci çok nadir. Döneri de zaten kebap diye iteliyorlar bütün avrupa ülkelerinde :) O da bir şeye benzese.
Bana biraz da ilginç gelen belirli bir kültürlerinin olmaması. Mesela biz Türklerin bir ton değişik örf adetleri , kültürleri var. Onlar birkaç yerden esinlenmişler, daha çok İngiliz kültürünü almaya çalışmışlar gibi.Ama tipik bir isveçli yok gibi. Tabi kısa süreli kaldığım için tam anlayamamış da olabilirim.
Evlenme oranı biraz düşükmüş. Birlikte yaşıyorlar, çocuk yapıyorlar. Çok ayrıldıkları için bizdeki gibi törenle pek evlenmiyorlarmış. Nüfus genelde yaşlı.
Toplumun % 5 kadarı dindarmış, kiliseye gidermiş. Polonyadaki gibi katı katoliklik yok. İsviçre'ye benziyorlar biraz.
Almanya veya Avusturya gibi Türklerin çok yaşadığı ülke değil İsveç. Türk kendini 500 metreden belli ediyor zaten. Taksi şoförlerinin çoğunluğu Kürt kökenli. Orada öyle bir piyasa edinmişler, taksileri almışlar.Nerelisin diye sorulduğunda Kürdistan diyorlarmış. Süryani kökenliler de varmış. Daha önce yazmıştım Assyriska ve Syrianska takımları süryani takımı.İsimlerinden de anlaşılıyor.
Para birimleri İsveç Kron'u. Euro'ya geçmemişler. Yarım kilo üzüm 15 TL, 500 ml kola 5 TL, ortalama bir öğle yemeği 25 TL, tek yön bir metro 10 TL. MEtro özelleştirilmiş. Fransızlara verilmiş ihale. O yüzden o kadar pahalıymış. İnsanlar nefret ediyor bu durumdan.Bekarlar sadece 1 oda belki 1+1 evlerde kalıyorlar.Ortalama 300.000-450.000 TL arası imiş o ev fiyatları.
Otobüslere insanlar tek hamlede çocuk arabalarıyla binebiliyor. Akülü tekerlekli sandalyelerle insanlar alışverişe çıkıyor. Her yer özürlülere uygun yapılmış.Her yerde bisiklet yolu var.
Orta yaş ve üstü insanlar gerçekten asil görünüyor.Kaliteli giyiyor, elitler. Kültürlü ve ağırlar.Her yerde okuyorlar.Bir duruşları var belli. Anladığım kadarıyla yeni yetişen neslin de hiçbir amacı yok.Alkol, kız arkadaş, yaşamak...Ailelerinden kopuyorlar, düzgün evlilikleri de yok. Yani boşun oğlu :) Belki o kültürü ilerde ediniyorlardır ya da ben anlayamamışımdır .O yüzden çok kesin söylememek lazım.
Sonraki yazı: Stockholm 2# Maç öncesi hazırlık: Pankart, kareografi...
21 Eylül 2011
Yeni(den) Hoca, Durmuş Ali Çolak
Demirspor'da sanki bir "Teknik Direktör Döngüsü" var. Birileri, dönüp dolaşıp mutlaka takımın başına geri geliyor. İşte bu döngü içinde Durmuş Ali Çolak'a yeniden denk geldik!
Durmuş Hoca, bizde iki kere görev yaptı. İlkinde 2006-07'deki muhteşem kadroyla ancak play-offlara gidebildik, Giresun faciası yaşadık.
İkincisinde 2009-10'da Abdulkerim Durmaz'dan sonra Ekim ayında göreve geldi, takımı yükselme grubuna çıkaramayınca ilk yarı sonunda görevden ayrıldı, ikinci yarı Hüseyin Özcan göreve geldi.
Çolak, en son Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor'u çalıştırdı. Bizdeki kısa görevinden sonra Pazarspor ve Küçükköy deneyimleri de var.
Teknik direktör tartışması, "Ali Güneş İstifa Etti" başlığı altındaki yorumlarda devam ediyor. Oradaki yorumlara da göz atabilirsiniz.
bu noktada iki türlü düşünebiliriz:
Bir taraftan, hocanın eski performansı pek iç açıcı değil. Herhangi bir başarısı yok. Adana piyasasını, Demirspor kazanını biliyor. Bu "bilgi", şu ana kadar işe yaramadı. Adana'yı ve Demirspor'u bilen kişiler bize hep zarar verdi, çünkü ayakoyunlarına girmeye yatkınlar.
Öte taraftan, her kadro ve her aşama, yeni olaylara gebedir diye düşünebiliriz. Eski hatalar, eğer ders alınabilirse, yeni başarılara yol açabilir.
Durmuş Hoca'nın bu kez başarılı olmasını dilemekten başka yapacak birşeyimiz yok. Ama "hocaya güveniyor muyuz?" sorusu, ne yazık ki muallakta...
Kadıköy'de Kadınlar...
Kadınların tribünde ve sporda daha fzla yer almasını savunan bir blog için, bu gelişmeyi es geçmek olmazdı. Aşağıya Vatan ve Hürriyet'in sitelerinden aldığım birkaç ilginç kareyi de ekliyorum.
Bizim bu hafta İStanbul'daki Eyüp maçı da seyircisiz. İstanbul'daki kadın taraftarlarımız da böyle bir uygulama için başvurabilirler.



Zifiri'nin Gözünden İzmir Derbisi
http://www.goztepelist.org/goztepe/haberler/9509-bir-adslinin-goezuenden-goeztepe-ksk-mac.html
"Bir TV kuruluşunun sanal oyuncağı olmuş
İnsan faktörünün unutmuş
İnsanı ekran karşısında “kazanma” kavramına monte etmiş
Taraftarı bir tüketici olarak gören
Futbol takımını bir ürün olarak sunan
İçinde insan, heyecan ve çoşku olmayan
Bir yapı
Bu topraklarda bu takımlardan başka takımlarda var
Bu takımlarla heyecan duyan insanlar da
Göztepe-KSK maçı iyi olmadı
İki takımda kaybetmekten korktu.
Ama tribün vardı
Tribünde taraftar ve heyecan vardı
Bu maç için özenle hazırlanmış pankartlar vardı
El emeği hazırlanan pankartlarda emek vardı
Uzun yıllardır bir başarısı olmayan bu takımların
Oldukça genç sayılabilecek seyircileri vardı
Bank Asya’da seyircisi önünde ilk maçını
Ezeli rakibi ile oynayan seyircinin heyecanı vardı"
20 Eylül 2011
Ali Güneş İstifa Etti
19 Eylül 2011
Yanlış bir hayat, doğru yaşanmaz...
Her sezona şampiyonluk parolasıyla başlayıp vasat bir takım olmaktan öteye geçemiyoruz. Peki suç ve günah kimde? Bana kalırsa "suç" bu yalana inanıp peşinden koşan bizlerde, yani taraftarda. "Günahın sahipleri ise bizlere bu yalanı söyleyenlerde. Senelerdir, isimler değişse de aynı hamaset ve içi boş vaatler değişmiyor. Bu takıma gönül vermiş insanların duyguları sömürülüyor. İşin en trajik yanı bu. Özetle, büyük sözler ve iddialar ortaya koyan ama en basit işleri bile yapamayan bir anlayışın egemen olduğu bir futbol kulübüyüz.
Demispor adına en çok üzüldüğüm bir diğer konu ise, ne kadar vizyonsuz adam varsa bizim kulübe uğramadan yaşamına devam etmemesidir. Ne yazık ki Ali Güneş de bunlardan bir tanesi. Kendisi, "vizyonsuzluk" kariyerini Demirspor'la perçinlemiştir.
Aynı şekilde şu an kadromuzda bulunan bir kısım futbolcu da aynı vizyonsuzluğa sahip olarak Demirspor'da yaşamlarını sürdürmektedir. Ve isimlerini ilerleyen haftalarda teknik analize tabi tutarak bolca zikredeceğiz.
Son sözüm de yönetime dair. Kendilerine sorsanız onların bir suçu yok, göreve atama ile geldiler, futbol bilgileri yetersiz olduğu için Demispor'da daha önce görev almış bir kısım futbol adamı'nı (!) göreve getirdiler. Fakat bilmedikleri şey, onların da vizyonsuz olduklarıydı.
Özetle bu kadar yanlışı bir araya getirince doğru bir sonuç ortaya çıkmıyor. "-Daha sezon başındayız telafi edilir, -takım daha oturmadı, -top bizi sevmedi, -hakemler zaten hepten kötü" gibi hayıflanmalarla da bir sonuçta çıkmayacağından, son sözüm Theodor W. Adorno'dan olacak: "yanlış bir hayat doğru yaşanmaz..."
Bekir Çınar'ı Anma Turnuvası-2
Bu Seneyi De Kaybetmeden Önce...

Bu seneyi de kaybetmeden önce, gerekenlerin yapılması gerekiyor.
Taraftar Ali Güneş'i istemiyor.
(facebook grubu: http://www.facebook.com/groups/205734936158483/)
(Ayrıca Ali Güneş'i istifaya davet etmek için: http://www.aligunes.com/iletisim adresindeki formu doldurun.)
18 Eylül 2011
Adana Demirspor:0-Bandırmaspor:1
17 Eylül 2011
İzmir Derbisi
Kavga gürültü çıkmaması, futbolun konuşulması en büyük temennimiz. Benim kişisel olarak iki yakaya da sempatim var. Biri duygusal diğeri mantıksal! :)
Bu maçla ilgili (bizim İstanbul Tayfası'ndan, sporx.com ekibinden) Serkan Akkoyun'un yazısına dikiz yapalım:
http://www.sporx.com/yazarlar/serkan_akkoyun/iki-kan-kardesin-mucadelesiSXHBQ248506SXQ
14 Eylül 2011
Ah Bu Kez Bir Olsa!
"B'Blog"
B-Blog sloganıyla yayın yapan sayfada, rakiple ilgili kadro analizlerini bulmak mümkün. Sayfayı yürüten Anıl Koç'un twitleri (@AnlKc) de blogda yayınlanıyor ki son dönemlerde blogun aktif olan kısmı o bölüm olarak görünüyor.
11 Eylül 2011
1. Haftanın Ardından
"Yeşil zemin üzerinde duran en güzel renkler"
"Takımlar galiba, onlara bakan göz sayesinde bir kişilik sahibi olmaya başlıyor. Geçerken iliştiği her şeyi varlıklar alemine kazandıran göz, üstünkörü, kazara veya acemice nazarı gibi. İstemezsek gördüklerimizin mevcudiyetlerini engelleyemiyor olabiliriz ama sebep olduğumuz şüphesizdir. Peru Milli Takımı'nda -alnını büyük gösteren seyrelmiş saçlarıyla Cubilas'ı dışarıda bırakırsak- formanın beyaz üzerinde kırmızı çapraz şeritli olmasından daha önemli birşey yok gibidir. Göztepe, Fuji Mehmet ve gerisinden ibarettir. Milli marşları çalınırken futbolcularının sol elleriyle sağ memelerini tutmaları sayesinde Güney Amerika milli takımları hakkında bir tahayyül sahibi oluruz. Arjantin formasının yeşil zemin üzerinde duran en güzel renkler olduğu (elbette Adana Demirspor'unkiler de öyle) rüzgar müptelası yeleleriyle Kempes sayesinde itikat haline gelebilmektedir.
(...)
İsabet kaydetmesi neredeyse imkansız olabilir ama bunlar, benzerleri içinde onları ayırt edebilmemize yarayan bir nişane, bir alamet-i farika gibidir. İlk görüldükleri anda, varlığını gizlemekten başka becerisi olmayan bir katip, içinizde bir yerlerde kırık dökük cümlelerle bu hususu kayıtlara geçirir."
(Yusuf Al, "Bir İnsan Neden Tirespor'u Tutar?", Piknikte Dömivole kitabı içinde,syf. 177-178)
9 Eylül 2011
Behçet Kurtiç Avrupa 3.sü
Çirkin Kral
8 Eylül 2011
Eski Yöneticiler Yeniden Devrede
Eski yöneticilik günlerinde kulübe ne kazandırdığı, ne kaybettirdiği tartışmalı (belki de açık!) olan bu isimlerin yine yeniden yönetime gelmesi, bize ne kazandıracak? Onların yönetiminde ortaya çıkan borç batağından, temliklerden, sıkıntılardan gereken dersler alındı mı? Özellikle Gökoğlu, geçmişin muhabesesini yaptı mı? Yapmadıysa, bugün bize ne katacak?
Eski tas, eski hamam yola devam ediyoruz.
Cebeci'de Bu Hafta
Sezon başlıyor ve özlediğimiz yeşil sahaya kavuşuyoruz yeniden.
Ankara'da, Cebeci Stadı'nda bu hafta iki maç var. Cumartesi günü saat 16.00'da grubumuzdaki takımlardan Kızılcahamam-Akyurt Şeker oynuyor.
Pazar günü 16.00'da ise, 3.lig 3. grup 3. hafta karşılaşması, Ankara Demirspor-Tarsus İ.Y. maçı var. Ankara Demirspor, ilk haftayı bay geçtikten sonra 2. haftada Dardanel'i deplasmanda 2-1 yenmişti.
6 Eylül 2011
Sezon Başı Kadromuz
Ayrıca bu oyunculara ne kadar para ödendiğine ve ne kadar ödeneceğine dair bir açıklama yapılmadı. Sezon boyunca bu paraların ödenip ödenmeyeceği de şüpheli.

Kadromuzun tam listesine şu adresten ulaşabilirsiniz:
http://www.tff.org/Default.aspx?pageID=395&kulupID=3603
Şu anda kadromuzda tam 34 futbolcu var. Bunlardan, altyapıdan profesyonel olan ve oynama ihtmali çok düşük oyuncuları çıkarırsak, 29-30 kişiyiz. Rakiplerin kadrosuna göz attığımızda 25-26 futbolcu olduğunu görüyoruz. Teknik Direktör Ali Güneş, kadronun iskeletini koruyacağını söylemişti ancak şu durumda iskelet sistemimiz karman çorman olmuş durumda.
Bu kadronun yarıya yakınının devre arasında gitmesi, büyük olasılık. Alelacele alınan oyunculardan verim alınamayınca kadro baştan aşağı değişiyor.
Soylu Kavgam blogunda Cinobili01, kadronun kısa bir analizini yapmış. (http://soylu-kavgam.blogspot.com/2011/09/2011-2012-sezonunu-aciyoruz.html), o yazısını umutlu bitirmiş, aktarıyorum:
"Ben busene teknik kapasitesi çok yüksek,hızlı oyunculara sahip,Bank Asya tecrübesi olan oyunculardan kurulu,çok iyi bir forveti ve ona alternatif hücumcuları,iyi ve hızlı kanat oyuncuları,tecrübeli bir kalecisi olan bir takım olduğumuzu düşünüyor;yönetimin futbolculara ödemeyi taahhüt ettiği transfer paralarını zamanında ödediği taktirde ve içten takımı karıştırmaya çalışanların olmadığı sürece busezon bu grubu şampiyon olarak tamamlayacağımızı düşünüyorum."
5 Eylül 2011
Büyüksün Britanya!
"The Show Must Go On"
Sezon başlarken, üstadın doğumgünü bize ilham versin. Mücadelemiz sürsün, şov devam etsin. "Ne için yaşadığımızı bilen var mı?" En azından yaşamımızı anlamlı kılalım. İçeride kalbimiz kırık olsa da, makyajımız aksa da, gülümsemeye devam edelim.

Inside my heart is breaking,
My make-up may be flaking,
But my smile, still, stays on!
(...)
Does anybody know what we are living for?
I guess i'm learning
I must be warmer now..
I'll soon be turning round the corner now.
Outside the dawn is breaking,
But inside in the dark I'm aching to be free!
Maç Programı
Bu arada transferler hala devam ediyor. Giden 10 küsür oyuncuya karşılık bir o kadar transfer yaptık. Kadro yine baştan aşağı değişiyor. Transfer sezonu bugün itibariyle bitecek. Kesin listeyi yarından itibaren görebileceğiz.
Lig bu hafta başlıyor ve TFF programı açıkladı. Bu pazar Mardin deplasmanı, saat 16.00'da. İkinci hafta kendi sahamızdaki Bandırma maçı saat 20.00'de görünüyor. 25 Eylül'de Eyüp'le oynayacağımız maç, Eyüp'ün geçen seneden kalan cezası nedeniyle seyircisiz ve saat 15.00'te.
4 Eylül 2011
"Demirspor Lokali..."
"Ben orada daha çok Samsun Demirspor idmanlarını izlerdim. (...) O takım da bütün Demirspor takımları gibi şahane bir takımdı. Malum, koyu lacivert-açık mavi renkler. Çocukluğu, köyden kente trenle gidip gelerek geçen biri için, garların, demiryollarının, demiryolu işçilerinin, makinistlerin, kondüktörlerin, makasçıların hayatımızdaki yeri ne kadar mühimse, Samsun Demirspor da o kadar mühimdi.
Benim için Demirspor'u ayrıca mühim kılan birşey ise, o bahsettiğim sahanın karşısında, son gittiğimde Samsun'da hala yerinde durduğumu gördüğümde büyük sevince kapıldığım ama halini görünce hüzünlendiğim 'Demirspor Lokali'ydi. (...) Bir sürü çocuğun başına geşen benim başıma da gelmiş, duvar dibindeki sünnet yatağında acı içinde kıvranırken millet Demirspor Lokali'nde benim şerefime düğün yapmıştı."
("Üstelik Hala Yaşıyoruz! Ya Yaşamasaydık?"/Samsunspor-Kırmızı Beyaz Siyah kitabı içinde, s.363)
3 Eylül 2011
19.40
Sezon Açılıyor-Taraftar Toplanıyor
İskenderun ile Bekir Çınar döneminde, Livorno öncesi, 2009'da da sezon açılışı yapmıştık.
İki transfer var; Balıkesir'den Soner Ergençay-1988'li Beşiktaş altyapısından yetişip, İnegöl, İstanbul ve Balıkesir formaları giymiş. Geçen yıl Balıkesir'de kiralık oynuyordu ve takımın daimi oyuncularındandı. Altay'dan Tayfun Seven-1980'li; Süper Lig tecrübesi olan bir oyuncu. 2007'den beri İstanbul Belediye, Malatya, Bolu, Altay ile birlikte 1.Lig'in gediklilerinden...