Ana içeriğe atla

Anti-Aytaç Koalisyonu (yeniden!)

Yine-yeniden kongre gündemi, bize yine-yeniden eski sözleri söyleme zorunluluğu getiriyor. 28 temmuz'da yazmıştım; aynı çıkmaz sokakta takılı kaldığımızdan, hatırlatmak elzem oluyor. Yine biraz geriden alıp, bu noktaya nasıl gelindiği hususunu unutmadan başlayalım:

Mehmet Gökoğlu, temmuz sonunda takımı yönetme "riskini"-yükünü-derdini üstlenince, geçici de olsa rahatladık ama ufuk hala karanlıktı. Çünkü Başkan, "bağımsızlık" kavramından falza hazzetmiyordu. Oysa ki onun tribüne yakın duruşu, "sistem"e yenildiğini söylemesi, bizde umut uyandırmıştı. Ama o, Aytaç Durak'ın lütfuna ermek yolunda adımlar atmayı tercih etti.

Burada kimi "gerçekler" devreye giriyor. Başkan böyle yapmalıydı kendince, çünkü geçen yıl açık bir şekilde takıma İHANET eden, sonra da kongrede kendini eleştirenlere KÜFÜR EDEN Mustafa Tuncel, gittiğinde de takıma ihanetini sürdürdü ve haciz yoluyla takımın gelirlerine temlik koydurdu.

(Cebinden değil, Belediye işçilerinin maaşlarından-su faturalarından kesilen paralarla oluşturulan Spor Fonu'ndan yarattığı kaynakla, bir şirket değil kamusal bir güç olan Demirspor'a "sahip çıktığını" iddia eden Aytaç Durak'ın piyonu) Mustafa Tuncel ve onun ekibi takımın gelirlerini sınırlayınca Başkan'ın hareket alanı daraldı.

Bu dar alana uymayacak geniş bir takım kurulunca işler daha da karıştı. Oysa ki genç ve altyapıdan destekli, başarıya aç oyuncularla küçük bütçeli bir takım kurulsaydı, ilk adım doğru atılacaktı.

İki yanlış bir doğru etmedi ve yönetim bir kez daha sıkıştığı köşede, "Aytaç Durak para versin, biz yönetelim-yapabileceğimizi yaptık" savunmasına girdi.

Ama derdi Demirspor'un başarısı değil, bu sıkıntıdan çıkaracağı pay olan Durak, tabii ki bu sıkışık zamanda Demirspor'u kucaklayacak halde değildi; camia daha da kötüleşmeliydi ki kendine el açanlar daha da çoğalsın ve "tek yol Aytaç" söylemi daha da güçlensin.

Şimdi bu gerçeğe karşı, bir "umut" üretmek gerekiyor.

15 yıldır kentte padişahlığını ilan eden Aytaç Durak'ın karşısında, bir Anti-Aytaç koalisyonu gerekiyor. Yani bir güçbirliği.

Bu birliğe engel bir diğer gerçeğin farkındayız: Bu kentte, Demirspor'u yönetmeye talip olabilecek herkesin, bir şekilde bu 15 yıl içinde Aytaç Durak'la yolları bir şekilde kesişti; kimi zaman iş ortaklığı-kimi zaman "çıkar birliği" şeklinde..

Şimdi adım atacakların önünde bu engel duruyor: Geçmişin yükü.

O zaman ya geçmişi aşacak yeni bir güç kurmak gerekiyor yada öncülüğü bu yükü daha az olanlar atacak.

Bence şu anda başladığı yolu tamamlama görevi Başkan Gökoğlu'nda... Oluşacak güç birliği, Anti-Aytaç koalisyonu, ilk icraatını onu -Aytaç Durak'a karşı- destekleyerek yapmalı.

Çübkü, Aytaç'ın "sahip çıktığı" bir takım istemiyoruz. Demirspor'u Demirsporlular yönetmelidir!

Yorumlar

Alpaslan KUŞVURAN dedi ki…
Aytaç'ın ismini R.T.E. sildi:-)) Parti tüzüğüne de "üst üste 5 kez aday olunamaz" ibaresi kondu. Bakalım bu sefer hangi partiden karşımıza çıkacak.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir