Nefes alırken sorun yok, nefes verirken burnumun içi yanıyor. Kılcal damarlarımı hissediyorum, alkol yaktıkça. Rakının son yudumu genzimde dolanıp duruyor. Sigara, dudaklarımı kavruklaştırmış, susamışım bir de. Bir arabanın içinde, şöför koltuğunun hemen yanında oturuyorum. Bu kaçıncı böyle oturuşum, bilmiyorum... Alkollü gecelerin ta en sonuna kalan bir Sarı Yavuz, bir Disconnectus Erectus, bir Serdanka, bir ben varım. Toplu bir cümbüşle başlayan, hani klişe tabirle "kah güldüğümüz, kah beste girdiğimiz, kah hüzünlendiğimiz" gecenin en sonunda, o dolu dolu masadan geriye bu adamlar kalıyor. Bir neşe sürüyor içimde bir yerde ya, bir de hüzün çökmeye başlıyor. Alkollü gecelerin ta en sonunda Serdanka'nın arabasında eve dönüyorum. Burnumun içindeki kılcal damarlar yanıyor... Bir güzel adeti var Serdanka'nın. Ben binince arabaya, benim sevdiğim "o şarkı"yı çalıyor hemen. İkimizde konuşmadan bir yerlere dalıyoruz, kimbilir onun aklından neler geçiyor, kimbilir b...