Dünya Kupası başlarken gönlümün Kuzey Kore'den yana olduğunu söylemiştim. Halk futbolu, endüstriye karşı sahaya çıkacaktı. Çıktı da, hatta ilk maçta son derece güzel bir futbolla Brezilya'ya 2-1 yenilmesine rağmen önemli dersler de verdi. Ardından talihsiz bir Portekiz yenilgisi (7-0 diyim bilmeyenler için) ve en nihayetinde bugün Fildişi'ne karşı alınan bir de 3-0'lık skor. Velhasıl, bir araba gol yedi yoldaşlar, memlekete dönüyorlar. Ama mesele bu değil... Mesele, bir karakter meselesi. Dünya Kupası'nın en "sol", en "kırmızı" renginin kendine has bir tonu kupaya bırakıp bırakamaması meselesi. Yoldaşlar bence bunu son derece güzel becerdiler. Temiz futbolun, hakemle oynamamanın, centilmenliğin, sportmenliğin, vatan sevgisinin bu kupadaki en önemli temsilcisi oldular. Futbolun güzel kısmının artısı komünistlerin hanesine kaydedildi. Teşekkür edelim buradan kendilerine... "Aman da Kuzey Kore'ymiş de, ne yapabilirmiş de, 7 gol yemiş de...
2008'den Beri...