Ankara'ya kar yağdı dün gece. Yılın ilk karı örttü yine bütün kargaşayı. Düşünüp taşınırken beynin kıvrımlarında, artık beyaz bir fon eşlik ediyor gözlere.
Adana'nın kar görmeden büyüyen çocukları çok şey kaybediyor sanki, gerçi bizimkiler geçen yıl Şekerspor deplasmanıyla kara bulanıp dönmüşlerdi Torosların ardına...
Ankara ve kar, şu şiiri haırlatmaz mı biraz da:
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.
asfaltlar ışıldar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
hiçbir şey alıp, hiçbir şey sunan
rakıyı bol sulu içen
dokunmasın için değil!
çabuk bitmesin diye devletimin tekel rakısı..
hep kağıtlara bakarak,
hep kağıtlardan bakarak..
hem neşet ertaş'ı hem bülent ersoy'u
aynı anda sevmeyi başararak..
karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
çok beğenmeyerek
ama yine de bu tasarrufunu takdir ederek..
boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
hep bir şeylere
birilerine küsmüş gibi yürüyen...
memurlar...
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar...
biz,
şimdi kapalı bir kuruyemişçi dükkanının
-ki bütün plan kar altında
tuzsuz ay çekirdeği çitleyip
yanı sıra bafra içmektir-
kötü ışıklandırılmış vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
"merhaba"dan çok,
"çıkar ulan kimliğini" denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
zırt pırt geri istemektedir-
doğduğu yer yüzünden
doğuştan kavgacı zannedilen
ama pek çoğu kavgadan nefret eden
kavgacı,
esmer,
cesur,
korkak,
çoğu kürt,
çoğu türk,
çocuklardık...(Yılmaz Erdoğan)
Adana'nın kar görmeden büyüyen çocukları çok şey kaybediyor sanki, gerçi bizimkiler geçen yıl Şekerspor deplasmanıyla kara bulanıp dönmüşlerdi Torosların ardına...
Ankara ve kar, şu şiiri haırlatmaz mı biraz da:
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.
asfaltlar ışıldar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
hiçbir şey alıp, hiçbir şey sunan
rakıyı bol sulu içen
dokunmasın için değil!
çabuk bitmesin diye devletimin tekel rakısı..
hep kağıtlara bakarak,
hep kağıtlardan bakarak..
hem neşet ertaş'ı hem bülent ersoy'u
aynı anda sevmeyi başararak..
karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
çok beğenmeyerek
ama yine de bu tasarrufunu takdir ederek..
boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
hep bir şeylere
birilerine küsmüş gibi yürüyen...
memurlar...
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar...
biz,
şimdi kapalı bir kuruyemişçi dükkanının
-ki bütün plan kar altında
tuzsuz ay çekirdeği çitleyip
yanı sıra bafra içmektir-
kötü ışıklandırılmış vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
"merhaba"dan çok,
"çıkar ulan kimliğini" denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
zırt pırt geri istemektedir-
doğduğu yer yüzünden
doğuştan kavgacı zannedilen
ama pek çoğu kavgadan nefret eden
kavgacı,
esmer,
cesur,
korkak,
çoğu kürt,
çoğu türk,
çocuklardık...(Yılmaz Erdoğan)
Yorumlar