Ana içeriğe atla

Ey Yönetim!

Haftalardır tuhaf maçlar izliyoruz. Son 5 maçta içerde 3 beraberliğimiz, dışarıda 2 galibiyetimiz var. 5 Ocak'taki son galibiyetimiz Denizli'ye karşı 2 Şubat'ta. Yani 2,5 aydır 5 Ocak'ta yüzümüz gülmedi. 

Göz göre göre playoff şansımızı elimizin tersiyle itiyoruz. Hissiyatım, bunu bilinçli yaptığımız yönünde. Öyle bir ilk yarı izledik ki, Antep BB 1 puana razı, biz lütfen sahaya çıkmışız. İkinci yarı Juninho sayesinde golü attık, sonrasında dünyaları kaçırdık ve son 2 dakika skoru koruyamadık.

Bu sezon kaç topu, imkan varken, sahamızdan uzaklaştıramayıp gol yedik, kim bilir! Burda Erçağ'a da bir parantez acmak gerekir. İcinde bulunduğu tüm atakları öldürdü, tek bir düzgün orta yapamadı, arkadaslariyla yardimlasmadi, bugün biz 10 kisi oynadık. Taraftar herseyi görüyor, bilesin Erçağ!!!

Hal böyle iken yönetimin çıkıp açıklama yapması gerekir. "Playoff hedefimiz yok, umutlanmayin" diyebilirler mesela. Ya da "Bizden bu kadar, koltuğu bırakma zamanımız geldi, Demirspor'a faydadan çok zarar veriyoruz" diyebilirler.

5 maçlık galibiyet serisini yapan, yenemese dahi dişe diş oynayan takımı kim bu hale getirdiyse çeksin gitsin. Huzur bırakmadınız...

Yorumlar

coulibaly dedi ki…
Kaleciyle karşı karşıya kalıp saçma sapan tercihleri yüzünden 3-4 gol kaçıran Sinan Özkan. Son dakika ceza sahasında çalım atma sevdasına girip laubaliliği yüzünden gol yememize neden olan Juninho. Defansın ortasında bile oynarken ağır kalan Ufukhan son 2 maçtır sağ bek oynamış ve düzgün bir pas bile atamamış, kenarda Rıdvan bekletilmiş. 1-0 öne geçmiş ama skoru koruyamamış bir teknik adam var. Ve suçlu Erçağ mı ? Erçağ'ın formunda düşüş var ama iyi niyetinden, mücadelesinden eksilen bir şey yok. Bu maça illa ki suçlu bulunacaksa bu suçlu en son Erçağ olur.
ahmehmet dedi ki…
playofflara kalırsak geçen seneki gökoğlu gibi bunlarda başarılı olduğunu ilan edip göreve devam edebilirler. tabi şampiyonluk istiyorum ama bu yönetimle zor olduğunuda biliyorum.
geyik1940 dedi ki…
Taraftar herşeyi görüyor derken sırf ben değilim, maratonda maçı izlerken birçok kişi Erçağ'a tepki gösterdi. İyi niyeti konusunda sadece hislerimle cevap vermem doğru olmaz ama mücadelesinde bariz bir fark olduğu ortada. Hatta hangi mücadele!
yavuzy dedi ki…
Erçağ takımın en kötüsü olmayabilir ama sezon başındaki performasının yerinde yeller esiyor; takımı ayağa kaldıran Erçağ yerini ayak sürüyen Erçağ geldi. Bu sıkıntının nedeni nedir, bunu kurcalamak lazım.
coulibaly dedi ki…
Ben de yıllardır 5 Ocak'ta maç izleyen bir taraftar gözüyle olaya şu açıdan bakıyorum. Bu sene maratonda da kapalıda da maç izledim son maç kapalıdaydım. Genelde maratonda taraftar daha ateşli olduğundan ve olaylara ani tepki verdiğinden bazı oyuncular hak etmedikleri veya hak ettikleri lafları işitiyorlar. Yine maraton kısmı özellikle dolu olduğunda çok farklı düşüncelere sahip taraftarlar oluyor. Hatta bazen bir grup oyuncuya tepki gösterirken diğer grup tepki gösterenleri ıslıklıyor. Kapalı tribünde ise futbolcu bir Ramazan Kurşunlu performansı göstermiyorsa, istenmeyen bir sonuç olduğunda tribündeki tepkiler teknik adam ve yönetime oluyor. Şu noktaya gelmek istiyorum. Bu kadro değer bakımından ligdeki en düşük takımlardan biri. 2 - 2.5 milyon euro civarında falan sanırım. Juninho dışında öyle aman aman yetenekte bir futbolcumuz yok bence. Hepimizin bildiği nedenlerden dolayı geniş bir kadroya da sahip değiliz. Ama bütün bunlara rağmen bu sene (2-3 maç hariç) play off için çabalayan bir takım var. Geçen sene olduğu gibi bu senede eğer biz bu noktadaysak bu tamamen futbolcuların karakteriyle alakalı. Eğer bu takım geçen sene şampiyon olduysa 'doğru düzgün para almadan' bu ligdeyse ve hala mücadele ruhu varsa bunu başta Erçağ, Şener, Burak Keskin gibi karakterli oyunculara borçluyuz. İlk devrede Mustafa Uğur geldikten sonra 12 haftada 25 puan toplamışız, ikinci devrede 13 haftada sadece 17 puan alabilmişiz. Ortada böyle bir dengesizlik varken maç sonucunu tek oyuncuya mal etmek bana mantıklı gelmiyor. Hele bu oyuncu geçen seneden beri takımın en mücadeleci ismiyse. Erçağ'ın performansı düşüşte doğru, zaten yetenekleri sınırlı bir futbolcu. Gol kaçırsın, kötü orta yapsın olabilir bunlar canı sağolsun yeter ki dünkü gibi yine 60-70 metreden gelip defanstan top çıkarsın. Hüseyin Çimşir hariç bütün futbolcuların ilk yarı performansının yerinde yeller esiyor zaten. Bunun nedeni hafta içi Zihni Bey'den yardım istiyoruz diyen Önder Serin ve yönetimi mi ? Her puan kaybından sonra şansızlıktan yakınan Mustafa Uğur mu ? Bunların üstünde durmak lazım diye düşünüyorum. Yoksa istenmeyen maç sonuçlarını tek bir adama bağlayıp bizi 10 kişi oynattı demek bana adil gelmiyor ve bu oyuncu Erçağ ise biraz da ayıp oluyor.
Onur BİÇER dedi ki…
Benim düşüncem şu şekilde. Söz konusu oyuncu Erçağ olunca yaklaşımımız da biraz farklı oluyor. Çünkü şahsım adına söyleyeyim Erçağ sadece oyunculuğuna ve azmine değil, karakterine de güvendiğim (güvenmem için bir sebep yok, hissiyat) istisnai oyunculardan. Bu nedenle bende ona karşı "haydi Erçağ bu takımı sen sırtlarsın" beklentisi oluşuyor. Bu beklenti ile de performansı düşünce hayal kırıklığına uğruyorum. Sinan Özkan. Evet haklısınız. Pas vermesi gereken yerde verse idi, galiptik ama onu çok benimsemiş olmadığımdan onun hatası bana o kadar koymuyor. Tuhaf bir durum benimkisi. Mesela Roger hata yapınca asabım bozuluyor, çünkü ona karşı da olumlu düşünceler taşıyorum. Erman tırnaklarımı yediriyor bana, çünkü o da aynı kategoride benim için.
geyik1940 dedi ki…
Coulibaly, eğer fırsatın olur da macın tekrarını izleyebilirsen, lütfen Erçağ'i takip et. Haklisin, gecen yılki şampiyonluğun kahramanlarindandir Erçağ, gonlumuzdeki yeri de ayridir ama bu, bu maçta önündeki topa hamle bile yapmadığı gercegini benim gözümde değiştirmiyor. Bunun adil olmakla ya da ayip etmekle ilgisi yok. Senin de söylediğin gibi, her taraftar farklı düşünür, farklı düşüncelere de saygı göstermek gerekir.
coulibaly dedi ki…
Hiç bir oyuncu dokunulmaz değildir eğer gerekiyorsa, yeri geldiğinde performansı eleştirilir, eleştirilmelidir de. Benim burada dikkat çekmek istediğim ve aynı fikirde olmadığım nokta, bir maçın veya puan kaybının tek bir oyuncuya mal edilmesiydi. Onun için adil olmuyor dedim yanlış anlaşılmasın. Tabi fikirlerine saygılıyım bir kere sen maratondan, ben kapalıdan izlemişiz. İlk yarı benim olduğum tarafa yakın oynuyordu Erçağ, ikinci yarı senin olduğun tarafa farklı şeyler görmemiz de belki bu yüzden. Fikrimde sabit olmakla beraber, fikir ayrılıklarının olması bazen daha iyi oluyor farklı bir gözle bakıyoruz olaya.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...