Ana içeriğe atla

Anket : Hangi Futbolcular Gitmeli?

Blog'a anket ekledik, sağ taraftan ulaşmanız mümkün. Birden fazla futbolcu ismi belirtilebiliyor.

Anket 1 Temmuz 2008 Saat 00:00'da sona erecek.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
yukarıdaki o iki futbolcu üzerindeki çarpı işaretini kaldırın lütfen..
sadece anketin objektivitesi için değil, anlamı çok daha derinlerde olan bir şeyler için kaldırın..
Baris dedi ki…
herkes yerini bilecek bundan sonra.
İstenmiyorlar diye çarpı atıldı o ikisine..
Bunca emeğin, alın terinin hırsızı onlar.
Adsız dedi ki…
Blogda yazı yazan, yorum yapan, takip edenlerin hemen hepsi "asacaz, kesecez, dövecez, bir tane turunculu gezdirmiycez, bütün mersin plakalı arabaların camlarını kıracaz, bize engel olmaya çalışan Demirsporlulara bile saldırıcaz" diyen unsurlardan rahatsız..
Anasayfadaki resmi fazla şiddet çağrıştırır buldum..
Resmi çarpılanan insan ne anlama gelir, yukarıda tırnak içindeki cümleleri söyleyen genç, Özgür Nasuh'tan (stadyum ve sandığı anladım ama) "sokakta" hesap sormaya kalkarsa hangi yöntemi seçer..
Neyse boşverelim..
Onur BİÇER dedi ki…
Dediğinde haklısın. Sokakta görüldüğünde ne olacak? Linç mi edilecek asla. Bu bize yakışan hareket tarzı olmayacaktır. Şiddet, insanları haklıyken haksız duruma düşürebilen bir unsurdur. Şahsi kanaatim çarpının silinmemesi yönünde. Yakın zamanda yapılacaklar, nasıl davranılması gerektiği, bu hesabın nasıl sorulacağı sorularını da yavaş yavaş aydınlatmamız gerekecek. Şurası kesin, işimizi şiddetle çözmeyeceğiz. Ancak kalbime kazıdığım bu çarpının blogdan kaldırılmasını ben istemezdim.
vertumnus dedi ki…
Çarpı işareti, şiddeti çağrıştırmaktan ziyade, bir yasağı, girilemezliği, istenmeyişi, silişi çağrıştırıyor bence. Uluslararası işaretlerde de çarpı bu anlamıyla kullanılıyor. Bir sigara resmi koyar üzerine çarpı atarsanız, bu sigaranın yasak olduğunu, sigaranın istenmediğini anlatır. Bir kamyon resmi koyar üzerine çarpı atarsanız, bu kamyonun giremeyeceğini anlatır. Çarpıların, o 4 isim üzerinde yer alma sebebi budur. Biz, onları istemiyoruz, Demirspor’u onların giremeyeceği bir yer olarak hayal ediyoruz, bu uğurda çalışıyoruz. Çarpılarımızın özellikle seçilmiş renkleri, temel olarak nereden yola çıktığımızı, neden istemediğimizi anlatır halde bence. Şiddete yönelik bir sembol kullanmak isteseydik, kurukafa, “wanted”, bıçak, kasatura ve dahi tırnak makası (aslında bu sonuncusu fena fikir değilmiş : )) kullanılabilirdi. Çarpıyı, evrensel sembolik anlamıyla ele aldık. Ancak, farklı çağrışımlar gelişebilir elbette kişilere göre. Blogun tepesinde yer alan resmin anlamını bu şekilde okumakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Slogana gelince; stadyum ve sandığa ilişkin herhangi bir yanlış anlaşılma olmamış. Şehir ve sokağı biraz daha açmakta fayda var sanırım. “Sokak” derken yine elbette, şiddet üretilecek bir mekanı düşünmüyoruz. Sokağın, Demirsporlular içerisinde yerinin ayrı olduğunu biliyoruz. Sokağın tarihimizde, Demirsporluların eylemlerine, protestolarına sahne olduğunu biliyoruz. “Sokak” sözcüğünü, daha çok sol literatürün kullandığı “hesabını alanlarda soracağız” sloganında ki “alan”a ikame olarak kullanıyoruz. “Alan” demiyoruz, zira ortaya koyabileceğimiz kitlesel eylemlerin yanı sıra, sokağı ve “sokağın duvarlarını” da sahipleniyoruz. Sokak, sloganımızdaki duruşu ile “köşesinde futbolcu-yönetici-başkan kıstırılacak, dövülecek, hırpalanacak yer” olmaktan çok “tepkimizi şiddet kullanmadan dile getireceğimiz, gerektiğinde çok da etkin kullanacağımız yer” anlamına geliyor.

Sloganı baştan ele alıp takip edecek olursak; Stadyum>>Sokak>>Şehir>>Sandık. Stadyum hali hazırda bizim olan, içerisinde bulunduğumuz mekan olarak tepkimizi göstereceğimiz ilk mecra. Bunun üzerine sokak geliyor, yukarıda açıklamaya çalıştığım biçimde “stadyumdaki tepkinin üzerine, sokağa kitlesel eyleme de çıkarız” anlamında. Ardından, stadyumdan sokağa akan Demirsporluların, bir şehri eylem alanına (şiddetten söz etmiyorum) çevirebileceği anlatılıyor. “Hesap sorma” sürecimizin, stadyumda, sokakta kısıtlı kalmayacağını bütün bir şehri saracağını ortaya koyuyor. Nihayetinde gelen “sandık”, şehrin yönetimi konusunda da hesap soruşumuzun devam edeceğini ifade ediyor. “Stadyumdan sokağa çıkalım, şehri saralım, sandığı unutmayalım” örgüsüyle, hesap soruşumuzun rotası çizilmiş oluyor. Rota, herhangi bir yerinde şiddete işaret etmiyor. Oysa, slogan şiddet üretmek isteseydik şu şekliyle de kurulabilirdi: “Tribünde – Sahada – Soyunma Odasında…” bu rota şiddete işaret eder bir rota olurdu, evet.

Sonuç olarak, bizim kafamızdan geçtiği haliyle bloga yansıyan, yansıtmaya çalıştığımız duruş, tavır budur. Ancak elbette bu yansıma, tartışmaya halen açıktır. Jose Marti başta olmak üzere, tüm arkadaşları, bu açıklamaların üzerine yeniden fikir üretmeye çağırıyorum ben. İçimizdekini dışa vuruşumuzun en doğru halini hep birlikte yaratabiliriz ancak.
Adsız dedi ki…
FACEBOOKTAKI UNSAL KA FUN CLUPU KAPTAMIS BULUNUYORUM DUYURULUR..BIZ BUNDAN SONRA GERCEK DEMİRSPORLU FUTBOLCULARI SEVECEGIZ SAHADA OLUMUNE MUCADELE EDEN FUTBOLCULARI SEVECEGIZ..
Adsız dedi ki…
BORA KALYON UN FUNINI ACMAYI DUSUNDUM HEM GERCEK BIR DEMIRSPORLU OLMASINDAN HEMDE OZGURE CEZASINI VERDIGI ICIN..
http://www.facebook.com/group.php?gid=15725433780
Adsız dedi ki…
Bu uzun, açıklayıcı, doyurucu yazısı için Vertumnus'a teşekkür ediyorum.
Blogu haberdar olduğumdan bu yana keyifle takip ediyorum. "On dört bin küsür farklı IP günü" ziyaretine sahip olarak da kendini ispatladı,blog. Başka forumlara da defalarca linkini attığım kaliteli yazılarıyla, duruşuyla, seviyesiyle, medya tarafından takip edilirliğiyle, Türkçe'ye gösterdiği özenle, eleştiriye açıklığıyla daha fazlasını hakettiği kanaatindeyim.
Çarpı mevzuu sembolik bir tartışma zemini oluşturdu aslında. Ajansspor yorumcuları üzerinde yorum yazılmayacak kadar seviyesiz şeyler yazıyorlar ama TD gibi binlerce üyeye sahip, bütün takım taraftarlarının girdiği, yorum yazdığı, zaman zaman bizler hakkında görüş belirttiği yerlerde de Adana Demirspor'lu olduğunu söyleyen kişilerin seviyesiz, hakaretten başka şey içermeyen yazılar yazdığına şahit olduk. Mersin deplasmanında yaşananlar, Mustava'ya "Halkın Takımı" pankartı üzerine mükemmel bir yazı yazdırdı, maalesef.
Kitle büyüdükçe kontrol edilirlik zorlaşır evet. Ama kontrol edebilmek için çok sağlam bir duruş şarttır. Bu duruş tavizsiz olmalıdır. Facebook'ta "Özgür Nasuh ..irsin gitsin" diye grup açmak marifet değildir. Özgür Nasuh'un alt komşusu olursun, evde sürekli gürültü yapıyor diye hiç sevmiyorsundur, git istediğin grubu aç, seçtiğin kelimeleri sana mal edelim ama Mavi-lacivert logoyu kullanma..

Bütün bu olumsuz örnekler, bahsettiğim kararlı duruş beklentisi, bu beklentimin internet ortamında blog üzerinde yoğunlaşması ve bunun üzerine çarpı işaretini algılayışımın vertumnusun algılayışıyla olan nüansı itirazımın temelini oluşturdu. İnsan resmi üzerine konan çarpı öldürülecek insan anlamına da gelir. Tıpkı Çorum'da, Maraş'ta evleri çarpılanan insanlar gibi. Yada Madımak'ta çarpılanan 33 kişi gibi. Bazen insanları hedef göstermek için çarpı koymana bile gerek yoktur. Akit veya Vakit gazetesinin sık sık yaptığı gibi.
Sokakta hesap sorma mevzuuna tekrar gelelim. Vertumnus o kadar güzel açıklamış ki çerçeve O'nun yazdığı duyarlılıkta, bilinçte, işçilikte kalsa hiçbir zaman sorun yaşanmaz..
Bu sembolik tartışmayı kendi adıma burada sonlandırıyorum..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.