Kendi sahasında bu kadar puan kaybeden takımın başarılı olması çok zor. Ligin vasat takımlarından Sarıyer'i rahat rahat yenemiyorsak, işimiz çok zor. Direk, şansızlık vs. Bunlar her yıl sığındığımız klişeler...
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta
Yorumlar
Ancak bir yandan da o eski, yerleşmiş, kalıplaşmış Demirspor hastalığının getirdiği soru işaretleri oluyor. Neden puan kayıpları (sadece bu sezon için değil) parasızlık söylemleri ile örtüşüveriyor? Futbolcuların morali neden bu kadar çabuk bozuluyor ve bu durum skora yansıyor? Neden beş kuruşsuz dahi olsak galip geldik diyemiyoruz? Neden parasızlık var? Ödenemeyecek yükler altına, kime güvenerek giriliyor? Madem bu yükün altına girildi, neden gelir kaynaklarına dört elle sarılınmıyor?
Bir gün Demirspor'dan ve yönetim anlayışından emin olmak ve artık kaybetsek dahi savaştık diyebilmek, soru işareti taşımamanın rahatlığını hissetmek istiyorum. Belki her şey süperdir de benim psikolojim hazır değildir :)