İkinci yarının ilk maçında, Konya Şeker'e 1-0 yenildik. Böylece 7 haftalık kiritik periyoda puansız başladık ve ilk ikiden iyice koptuk. Artık hedef 3-4-5'in içinde kalabilmek.
Pazartesi günü gelen bir maille maça gitme planlarımız netleşti. Adana'da yaşayan ancak bugünlerde Ankara'da bulunan blog takipçilerinden Erkan Korkmaz'ın önerisiyle, onun arabasına atlayıp Konya yoluna düştük. Türkay Gül aracılığı ile gruba ayrılan 200 kişilik bilet arasında 3 kişilik yer edindik. Böylece "Gurbette Demir Gibiyiz"e yeni bir deplasman daha yaptırdık.
Puslu Ankara sabahının ardından, koyu bir sis içinden geçip Konya yoluna saptığımızda güneşli bir güzergah bekliyordu bizi. Sisler arasından geçerken, geçmişin sisli günlerine de uzandık tabii tanışma sohbetinde. Güneşli karşılama, içimizi ısıtıp maç için umudumuzu artırsa da maç öncesi tribünde takıma dair tam bir bilinmezlik hakimdi. 1 ay içerisinde baştan aşağı değişen kadronun ne yapabileceğini, Türkay dışında pek bilen yoktu. Yolda anlattığı off-the-record Antalya izlenimleri ile birlikte umudumuzu canlı tutmaya çalıştık.
Sahaya çıkan İlk 11'de ilk yarının kadrosundan sadece 4 kişi vardı: İlhan, Ali Kemal, Koray ve Murat Akça. Takım baştan aşağı değişince, taşların oturması elbette ki 1 ayda fazla zaman alır. Daha dün takıma katılan Muzaffer defanstaki yerini almıştı örneğin.
İlk yarıda dengeli bir oyun vardı, rakip bizim sağ kanadımızdan yüklendi çoğunlukla, etkili ortalar gelmese de kalecimizin ve defans oyuncularının pozisyon hatalarından yüreğimizin ağzımıza geldiği anlar oldu. 25. dk'dan sonra dengeyi kurduk ve topla daha çok oynamaya başladık. Dengeli ilk yarının ardından, ikinci yarının hemen başında serbest vuruştan yediğimiz golle yenik duruma düştük. Konya Şeker bu skora yattı. Golden sonra neredeyse tek kale oynadık ama takımdaki koordinasyonsuzluk nedeniyle etkili olamadık. Golün hemen ardından Onur'un karşı karşıya kaçırdığı pozisyon gol olsa, beraberlikle Konya'dan dönebilirdik.
Genel olarak izlenimim, takımın teknik kapasitesinin yükseldiği yönünde. Topla oynamayı seven, yaratıcı oyuncularımız var ama bunların etkili olması için de takım olmamız ve bir koordinasyon gerekli.
Çeşitli eksikler nedeniyle, yine herkes tam yerinde oynamadı.
Kalede, Metin Aktaş'ın gelişiyle yedeğe düşeceğini düşündüğümüz Hüseyin vardı. Tek kelimeyle berbattı. Hiç güven vermedi. Yan toplarda çok kötü. Serbest vuruşta, tüm işi baraja bıraktı, Cafercan da barajı aşmakta zorlanmadı. Defansta Muzaffer ve Serkan da güven vermedi. Temel pozisyon bilgileri çok eksik. Sürekli adam kaçırdılar ve ilk toplara ya müdahale etmediler ya da yanlış müdahale ettiler. Onların önünde sakatlıktan kurtulan Osman, mücadele etti ama çok top kaybetti. Orta sahada 10 numara pozisyonunda oynayan Samet, topa hakim; ama boş alan bulursa oynayabilecek gibi... Verdiği ara paslar, çoğunlukla sonuçsuz kaldı. Sağda Efecan, becerikli olduğu belli ama isteksizdi. Pek çok topu kovalamadı. Hücumda yine yedeğe düşeceği belli olan Onur da bitirici özellikte değil. Tersine "batırıcı" olduğunu karşı karşıya kaldığı pozisyonda vurduğu berbat vuruştan anladık. İkinci yarıda oyuna giren Berkay'ın sakatlanmaktan korkarcasına çok tedirgin oynadığını gördük. Belki eski sakatlığınını nüksetmesini istemiyordur.
Sonuçta ikinci yarıya yepyeni bir takımla girdik; ilk yarıdaki takım da ilk maçlarda gayet diriydi ama sonlara doğru gevşedi. Mart'a kadar 7 haftada yeterli puanları toplayamazsa bu takım da aynı sonucu yaşar. Acilen yeteneklerin uyumlu bir hal alması gerekli. Sonuç: İlk yarıda olmayan şey, takım olmamız gerekli.
Pazartesi günü gelen bir maille maça gitme planlarımız netleşti. Adana'da yaşayan ancak bugünlerde Ankara'da bulunan blog takipçilerinden Erkan Korkmaz'ın önerisiyle, onun arabasına atlayıp Konya yoluna düştük. Türkay Gül aracılığı ile gruba ayrılan 200 kişilik bilet arasında 3 kişilik yer edindik. Böylece "Gurbette Demir Gibiyiz"e yeni bir deplasman daha yaptırdık.
Puslu Ankara sabahının ardından, koyu bir sis içinden geçip Konya yoluna saptığımızda güneşli bir güzergah bekliyordu bizi. Sisler arasından geçerken, geçmişin sisli günlerine de uzandık tabii tanışma sohbetinde. Güneşli karşılama, içimizi ısıtıp maç için umudumuzu artırsa da maç öncesi tribünde takıma dair tam bir bilinmezlik hakimdi. 1 ay içerisinde baştan aşağı değişen kadronun ne yapabileceğini, Türkay dışında pek bilen yoktu. Yolda anlattığı off-the-record Antalya izlenimleri ile birlikte umudumuzu canlı tutmaya çalıştık.
Sahaya çıkan İlk 11'de ilk yarının kadrosundan sadece 4 kişi vardı: İlhan, Ali Kemal, Koray ve Murat Akça. Takım baştan aşağı değişince, taşların oturması elbette ki 1 ayda fazla zaman alır. Daha dün takıma katılan Muzaffer defanstaki yerini almıştı örneğin.
İlk yarıda dengeli bir oyun vardı, rakip bizim sağ kanadımızdan yüklendi çoğunlukla, etkili ortalar gelmese de kalecimizin ve defans oyuncularının pozisyon hatalarından yüreğimizin ağzımıza geldiği anlar oldu. 25. dk'dan sonra dengeyi kurduk ve topla daha çok oynamaya başladık. Dengeli ilk yarının ardından, ikinci yarının hemen başında serbest vuruştan yediğimiz golle yenik duruma düştük. Konya Şeker bu skora yattı. Golden sonra neredeyse tek kale oynadık ama takımdaki koordinasyonsuzluk nedeniyle etkili olamadık. Golün hemen ardından Onur'un karşı karşıya kaçırdığı pozisyon gol olsa, beraberlikle Konya'dan dönebilirdik.
Genel olarak izlenimim, takımın teknik kapasitesinin yükseldiği yönünde. Topla oynamayı seven, yaratıcı oyuncularımız var ama bunların etkili olması için de takım olmamız ve bir koordinasyon gerekli.
Çeşitli eksikler nedeniyle, yine herkes tam yerinde oynamadı.
Kalede, Metin Aktaş'ın gelişiyle yedeğe düşeceğini düşündüğümüz Hüseyin vardı. Tek kelimeyle berbattı. Hiç güven vermedi. Yan toplarda çok kötü. Serbest vuruşta, tüm işi baraja bıraktı, Cafercan da barajı aşmakta zorlanmadı. Defansta Muzaffer ve Serkan da güven vermedi. Temel pozisyon bilgileri çok eksik. Sürekli adam kaçırdılar ve ilk toplara ya müdahale etmediler ya da yanlış müdahale ettiler. Onların önünde sakatlıktan kurtulan Osman, mücadele etti ama çok top kaybetti. Orta sahada 10 numara pozisyonunda oynayan Samet, topa hakim; ama boş alan bulursa oynayabilecek gibi... Verdiği ara paslar, çoğunlukla sonuçsuz kaldı. Sağda Efecan, becerikli olduğu belli ama isteksizdi. Pek çok topu kovalamadı. Hücumda yine yedeğe düşeceği belli olan Onur da bitirici özellikte değil. Tersine "batırıcı" olduğunu karşı karşıya kaldığı pozisyonda vurduğu berbat vuruştan anladık. İkinci yarıda oyuna giren Berkay'ın sakatlanmaktan korkarcasına çok tedirgin oynadığını gördük. Belki eski sakatlığınını nüksetmesini istemiyordur.
Sonuçta ikinci yarıya yepyeni bir takımla girdik; ilk yarıdaki takım da ilk maçlarda gayet diriydi ama sonlara doğru gevşedi. Mart'a kadar 7 haftada yeterli puanları toplayamazsa bu takım da aynı sonucu yaşar. Acilen yeteneklerin uyumlu bir hal alması gerekli. Sonuç: İlk yarıda olmayan şey, takım olmamız gerekli.
Yorumlar
Serkan'a süre verebiliriz biraz ama Muzaffer bu takımda oynayamaz tıpkı Osman'ın oynayamayacağı gibi:) Kadir Keleş iyileşene kadar katlanacaz gibi Muzaffere'e, öyle görünüyor..
Abi Onur'un asıl yeri kanat zaten, bazen de ortada oynuyor. Yokluktan forvet oynadı bugün, o yüzden Onur'u bu maçla değerlendirmemeliyiz bence.
Hedef playoff dediğin gibi..lideri kovalayıp son anda playoffa kalacağımıza, şimdiden playoff hedeflemek daha iyi bence:)
demirbey01, transferlerin yanlışlığını "yeni transferler" başlığında tartışmıştık zaten. Bir yanlış yapıldı; artık ondan sonrasına bakıyoruz. Bu takımı hoca kurdu; şimdi ona git demenin bir anlamı kalmadı. Artık Soner Hoca, kurduğu bu kadroyu adam etmenin yollarını arayacak.
Türkay, eğer herhangi bir oyuncu forvet olarak sahaya çıkarılıyorsa, esas yeri ne olursa olsun, o meziyetlere az çok sahip demektir. Sahda forvetsen, biz seni forvet olarak görürüz ve karşıkarşıya o golü atmanı isteriz. Kanat oyuncusu da olsan orada o golü atacaksın.