Ana içeriğe atla

Kocaelispor:2 - Adana Demirspor:0

Aslında ne o kadar çok üzüldük ne de şaşırdık... Bu ilk değil. Daha önce de bir çok Anadolu kentini sevindirip mutlu mesut bir pazar geçirmesini sağlamıştık. Yine öyle oldu.

Merih Güvenç Abi ile maçtan önce konuşurken, "bizim puansız, galibiyetsiz, son sıradaki takımlara özel bir ilgimiz vardır" demiştim. Ne yazık ki yanılmadım. Son galbiyetini Kasım 2009'da almış; son iki farklı galibiyetini fi tarihinde almış Kocaelispor'a fizandan gelmiş de futbolun f'sinden habersiz bir ekip görünümünde, üç puanı hediye ettik ve üzüntülü-sıkıntılı bir kenti daha mutlu ettik.

Göktuğ olsa, kanat kombinasyonlarındaki eksiklikleri, takım oyunundaki yanlışlıkları yazabilirdi. Benimse maç boyunca aklımda, "Demirspor forması giyen oyuncuları ayartma ve yoldan çıkarma derneği"nin kimin tarafından kurulmuş olabileceği sorusu vardı. Gerçekten de -daha önce yazdığım gibi- bu formanın garip bir ağırlığı var ve giyen her oyuncuyu aynı tornadan geçmişçesine birbirine benzetiyor. Daha önce Uşak karşısında, Afyon karşısında da aynı logoyu başka oyuncular temsil etti. Bugün de başkaları... Ama sonuç aynıydı.

Sezon başından beri takımın hırsı ve azmiyle oynadığını ama oyunu açma kabiliyetine sahip kimsenin olmadığını söyleyip durduk. Bugün o azimden ve hırstan da eser yoktu. Hafta boyunca antreman yapmamış Kocaeli'ne karşı, ilk yarıda bir iki atağın dışında yüklenemedik ve tersine o antremansız Kocaeli, 65-70.dk.dan sonra bize top oynatmadı. Silik, uyduruk bir takım görüntüsündeydik.

En nihayetinde, bir Demirspor klasiği yaşandı ve buna kimse şaşırmadı.

Adana'dan 2+1 otobüs; İstanbul Tayfası; İstanbul ve Ankara'nın münferitleri ile yaklaşık 200 kişilik kalabalık maç sonu hiç de yıkılmışa benzemiyordu. Belki desıradan bir yenilgiyi sıradışı yapan ve en acı verici olan bu kanıksamışlık hali...

Kocaeli tribünüyle muhabbet iyiydi; onları destekleyen pankart açıldı; karşılıklı sevgiler gönderildi, maç sonunda Sakarya için istekte de bulundular. Ama bunu, bizim futbolcuları ayartan derneğin haftalık kurulunda yapılacak görüşme tayin edecek; başka kimse değil... Futbolcular "bilir" ve uygular. Ne uzay mühendisi Tuncel'in ne de rotasyon üstadı Büyük Soner'in bu sürece karışabileceğine inanmıyorum.

Yorumlar

muSTy dedi ki…
Bırakın abi Şampiyonluğu iyi oyunu filan İddaa dan Gelen paraya bakın Kimin umurunda Taraftar üzülmüş Hüsrana uğramış Adamlar aslanlar gibi çıkıp iddaadan gelir elde etmek için mücadele ediyorlar helal olsun.Belkide maçtan önce Sayın Mustafa TUNCEL ve Teknik heyetimiz varmısın iddaaya biz bu hafta yeniliriz diye iddaaya Tutuşuyorlardır.Ne zamanki iddaa kuponlarında yer almayız yada ozaman başarı gelir. Saygılar.
türkayADS dedi ki…
Bu iddaa olayı falan ağır bir itham..Bekleyip göreceğiz henüz takım hakkında ağır sözler etmek için çok erken
muSTy dedi ki…
1 Sezon Daha bekLiyeLim Ne Kaybederizki.Gerçi yapıcak bişeyde yok Önümüzdeki maçlara bakmaktan başka.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...