Ana içeriğe atla

Muhasebe #2

Kaldığım yerden devam edeyim;

* Kademe grubunda başarı gelmedi ve ilk ikiye giremedik. Bunun en büyük nedeni, geçen seneden hiçbir umut vermeyen teknik direktör Abdülkerim Durmaz'da ısrar etmekti. Başta kaleci Kaya olmak üzere, yine yaşlılardan ve daha önce denenmiş isimlerden oluşan kadro, beklendiği gibi başarı getirmedi. Ardından Durmuş Ali Çolak ve Ercan Aslankeser ikilisine emanet edildi takım. Puan bazında önceki dönemden başarılı olunsa da kritik maçların kazanılamaması, yaşanan iç karışıklıklar, belediye ile ilişkiler Çınar'ın bu ikiliyle yollarını ayırmasına neden oldu. Son olarak Hüseyin Özcan, ki benim en beğendiğim tarafı spekülasyon yapmak yerine işiyle ilgilenmesi ve takım elbiseli düzgün duruşu- takımı zirvede tutmayı başardı.

Aslında şu kalitesiz ligte başarılı olmak hiç de zor değil. Teknik-takik hak getire... Biraz mücadele, biri iki yetenekli oyuncu, gençlerin mücadelesi ve inanmış bir yönetim, yeterli. Takımlar birbirinden ufak farklarla ayrılıyor. Özellikle iyi bir forvetin varsa, çok şey halloluyor. Tayfun Özkan, bu seneki en büyük artımızdı.

* Bu yıldan akılda kalacak en önemli konu, tabii ki Livorno maçı. TFF 2. Lig'te mücadele eden bir takımın taraftarları, kulüp gündemine ırkçılık karşıtlığı diye -memleket sathında bile pek dile gelmeyen- bir kavramı yerleştirip dahası ulaşılacak adresi de işaret edip organizasyonun gerçekleşmesinde rol oynadılar. Adana Demirspor, taa 1950'lerden bu yana yaptığı gibi, şehre yabancı takımları konuk etmek konusunda öncüydü. Bir kez daha cümle aleme farkını gösterdi. Geleneğin ve taraftarın gücü biraraya gelip, yönetimin de buna kulak vermesi ile Türkiye spor tarihine geçecek bu olay gerçekleşti.

Gerçi tüm bu süreç, "bizi solcu gösteriyorsunuz" eleştirileri altında ilerledi. Hatta "o parayla transfer yapsaydık ya" bile dendi. Acaba Adana Demirspor, hangi parayla memleket tarihine geçebilirdi? ntvmsnbc.com'da ana sayfadan haber olup, Radikal başta olmak üzere birçok gazetede iki-üç gün boyunca haber olabilirdi? Kişisel olarak ben, en yakınlarımızla bile bu konuda anlaşamamanın verdiği tatsızlıkla, o karnavalı gereğince yaşayamadım. Şimdilerde sıkça anmamın nedeni, biraz da o eksiklik.

* Yıllar sonra profesyonel bir ekiple sezon açılışı yapmamız; o maçta bizim gündeme getirdiğimz 1954 formamızla sahaya çıkmamız; kulüp websitesinin aktif bir şekilde kullanılması/bu konudaki eleştirilerin dikkate alınması; yeni üye alımları; okul ziyaretleri; forma ve logo konusunda daha derli toplu olmamız; grubun yer aldığı Muharrem Gülergin tribününün üstünün kapatılması ve bu kısım için çıkarılan kombinelerin hemen tükenmesi; kaybolan ya da yırtılan pankartların yerine yeni el emeği pankartların yapılması bu senenin sevindirici gelişmeleri arasındaydı.

* Ayın karanlık tarafı: Sezon başında stada gelen seyirci sayısındaki azalış-ki anlaşılabilir bir konu: Yılların başarısızlığı, yönetim krizleri, umut vaat eden bir ekibin kurulamaması, sıradan bir Adanalının Demirspordan soğuması için haklı görülebilecek nedenler. Buna bağlı olarak, yeteri kadar kombine satılamadı. Destek gecesinde yaşanan hayal kırıklığı ve "Aytaç Baba bize sahip çıksın" politikasına geri dönüş; Garanti Bankası ile kredi kartı projesinin yürümemesi, ADS Su işinden bir sonuç çıkmaması; Tarsus maçında sahaya giren taraftar ve ardından yaşanan iki puan kaybı/yükselme grubundan uzak kalmamız; bu konuda grup hiç vakit kaybetmeden özür dilese de yerel basının linç kampanyasına girişmesi ve yıllardır zorlukla oluşturulan imajın zedelenmesi, canımızı sıkan konulardı.

Sonuçta, Torosların diğer tarafına gitmeden önce, kasanın fazla açık vermediğini söyleyebiliriz.

Ha gayret! Demir kanatların çıkarsın yükseğe...

Yorumlar

mert dedi ki…
Yazı çok güzel olmuş başkanımızın bu siteyi takip ettiği için birşey söylemek istedim malum bu ülke de herşey siyasetle oluyor hazır Akp hükümetinin Akp'li bld başkanvekili varken çatalan su işletme tesisinin büyük bir ciddiyetle tekrar gündeme getirilmesi bizim lehimize olabilir
Onur Tireng dedi ki…
Yukarda sezon başında ki hocamıza Abdulkadir yazmışsınz ,doğrusu Abdulkerim olacak düzeltilirse daha iyi olur :)
yavuzy dedi ki…
düzelttim; teşekkürler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...