Ana içeriğe atla

Dünya Kadınlar Günü!



Bir kadın, internet üzerinden yayın yapan bir derginin talebi üzerine bir ‘Kadınlar Günü’ yazısı yazar. Yazıya yine internette izlediği, açıklamasında ‘Kudüs’te bir erkekle dans ettiği için linç edilen kız’ yazan bir videoyu anlatarak başlar.

Düşünüyorum da, o videoda aslında sadece kadınlar vardı. Bir kız çocuğuna ve onlarca erkeğe, bir kızın bir erkekle dans etmesinin suç/günah/yasak olduğunu, bu ortaya çıktığında bunu yapan kızı -erkeği değil- anında şiddetle cezalandırmanın, bunu olabilecek en aşağılayıcı/iğrenç şekilde yapmanın, -ibret olsun diye herhalde- kaydedip yayınlamanın doğru olduğunu öğreten, kendisi öğretmediyse bile öğretenlere izin veren kadınlar vardı.’ diyerek devam eder sözlerine ve sonrasında ülkemizdeki türbanlı ve çarşaflı kadınlara getirir sözü.

Betimleme ilginçtir, zira şöyle der: ‘Kendi coğrafyamızda doğru olanın, başlarını, vücutlarını, bozulmasın diye hava almayacak şekilde ambalajlanmış gıdalar gibi paketlemek olduğu öğretilmiş kadınlar var.

Bunu, o kadınları dışsallaştırmak için söylemez, çünkü yazısının sonunda en çok da bu kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak ‘Sen böyle dediğime bakma, nasıl hoşuna gidiyorsa öyle giyin, hiçbir şeyin örtemeyeceği denli güzel ve özelsin, sen de bunu bil. Ve dikkat et, sana öğretilenlere ve öğrettiklerine... Çünkü dikkat etmezsen, düşünmezsen ya da yanlış olduğunu bildiğin halde öğretilmeye devam etmesine izin verirsen bir sonraki kadınlar gününde birşey yaptığın için bile değil, 'yanlış' birşey düşündüğün için erkeklerin ortasında yerde debelenen, en güçlü tekmeyi kendi oğlundan, kardeşinden yiyen kadının sen olmandan korkuyorum. Sen böyle ölme, birlikte nice kadınlar gününü, tüm renklerimizle, içimizden taşan sevinçle kutlayalım...’ der.

Ne de güzel söyler, ancak yazı -kuvvetle muhtemel- sakıncalı bulunduğundan yayımlanmaz! Beni ilgilendiren kısım burada başlıyor aslında. Güzel ülkemizde bir kadının yazdığı Kadınlar Günü yazısının, üstelik siz-biz şeklinde bölünmeye çalışılırken ‘BİZ’ler, ‘Siz’i ‘Biz’ yapan bu yazının sansüre uğraması ironiktir, trajikomiktir. Fazla söze gerek yok!

Hadi şimdi hep beraber kadınların gününü kutlayalım!

Yorumlar

mustava dedi ki…
8 mart dünya "emekçi" kadınlar günü kutlu olsun. ötesi, bu günü "sevgililer günü" seviyesine indiriyor çünkü...
Fırat Ateş dedi ki…
Kimi der ki kadın,
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir...

Kimi der ki kadın,
Yeşil harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir...

Kimi der ki âyâlimdir,
Boynumda taşıdığım vebâlimdir...

Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran...

Ne o, ne bu; ne köçek, ne âyâl, ne vebâl !..

O benim kollarım, bacaklarım, başımdır...

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim...
Hayat arkadaşımdır..."

NÂZIM

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.