Hani futbolculara hep diyoruz ya, sahada ölün bu maçı alın, diye, sanırım aynı söylemi yönetim için de kullanmamızda sakınca yok. Hatta belki uzunca dönemler bu söylemleri yönetimlere yöneltmeyerek hatayı taraftar yaptı. Çünkü hatalı transferi yapanlar da onlar oldular, hatalı transferlerin paralarını ödeyemeyenler de... Bu dönemde de aynı hatalı transfer politikası ve parasızlık krizi başgösterdi. Davullarla zurnalarla girdiğimiz ligde küçücük bir ıslığa kadar düştü sesimizin tonu. Gerçi bilenler bilirler ıslıkla başlar "haykırış oluyoruz" tezahüratımız. Şimdi haykırış olmak için hamle yapma zamanıdır.
Bu hamlenin yapılamamasının acısını çektik durduk sezonlar boyu. Mersin maçını hatırlayın. Mağlubiyette yönetsel ataletin rolü çok büyüktü. Ama o kadar uzağa gitmeyelim, daha doğrusu artık o hatıralar bizden uzaklaşsın, uzak dursun, biraz yakından örnek verelim. Tarsus ile 2-2 berabere kalmışız. Morallerimiz alt üst olmuş. Takımda bir yıkım var, taraftarda bir yıkım var, ama ortada büyük bir umut var. İskenderun'u yenersek aynı şansı yeniden yakalıyoruz. Bu dönem içerisinde defalarca yazdık, dedik ki; tamam Tarsus maçı bitti, kendinize gelin, toparlayın şu takımı ve camiayı. Umut verici, güven kazandırıcı açıklamalar yapın. Sallayın ve kendine getirin. Bu maçı almamız ve almamamız arasında gelir açısından da iki kata yakın fark var. Yönetime sesimizi duyuramadık. Belki maddi imkansızlıklardan prim bile açıklayamadılar maçta. Ne büyük hataydı oysa ki. Şimdi kaçırdığımız balığın büyüklüğüne bakacak olursak 10 bin TL prim taahhüt edilse ne kaybedilirdi ki... Yapılmadı, yönetim çok büyük bir atalet, durağanlık gösterdi. Takımın moralini ne yönetim ne de teknik heyet toparlayabildi. İkisi de bu açıdan sınıfta kaldı. Sonrasında ne oldu, takım baston yutmuş gibi oynadı, KAYBETTİK. Sadece bir maç değildi kaybettiğimiz. Tabi burada küçük bir parantez açalım ki yazıdan nasiplenmeyen kalmasın... Taraftara linç politikası güderken İDÇ maçını neredeyse ağzına almayan, maç için kamuoyu yaratmayarak atalete katılan basın da her zamanki gibi Demirspor'a ne kadar faydalı (!!!) olduğunu bir kez daha kanıtladı o dönemde de.
Şimdi önümüzde Tarsus maçı var. Tarsus maçı hiç ummayacağımız güzellikler sonrasında önümüze çıkıyor. Küme düşer denilen takımın gençlerin de katkısı ile tırnaklarıyla kazıyarak kaptığı galibiyet takımın moralini yükseltti. O hafta diğer rakipler de puan kaybetti. Üstelik bir sonraki hafta maçımızın olmaması yeni teknik heyetin takıma alışması açısından şanstı. Gençler ağabeyleriyle hiç çalışma fırsatı bulamamıştı. Bu 15 günlük ara onlara da yarayacaktı. Kahramanmaraşspor maçından hemen önce futbolculara kongrede taahhüt edilen tutarın ödenmesi de moralleri maddi boyutuyla da yükseltmişti. Maçın önemini küçümseyenler dahi mücadele gücüne ağızlarını açamıyorlardı. Güzellikler bunlarla bitmedi. BAY olduğumuz haftada rakiplerin hepsi yine puan kaybetti.
Şimdi bu güzellikler arasında Kahramanmaraşspor maçından bugüne 8 günü geride bıraktık. Yönetim yine inanılmaz derecede durgun. Yaptıkları tek olumlu şey var; o da ısrarla çatışmanın dışında durmak. Yetmez sayın Bekir ÇINAR yönetimi. Bakın sizin en ufak bir hamle yapmadığınız 8 gün içinde gençlerin antrenman performansları hemen eleştiri konusu yapıldı. Kaleci Murat'a özenli yıpratma politikası uygulandı. Ben sizi uyarayım, 8 günlük ara öncesinde ortaya çıkan büyü etkisini bu gelişmelerle birlikte yitirmeye başladı.
Yapmanız gereken şey çok basit aslında. Çıkın meydana ve takımınıza güvendiğinizi haykırın. Kulaklara bunu kazıyın. Futbolcularınıza sahip çıkın, onları kollayın ve onlar için her türlü özveride bulunacağınızı tekrar tekrar söyleyin. Gençlere laf ettirmeyin. As kadromuzu, tecrübeli arkadaşlarımızı yüceltin.
Bakınız o arkadaşlar, koca bir sezon boyunca maddi sıkıntıyı hep enselerinde hissettiler. Ancak bizler bu adamların maddi sıkıntıda olduklarını sahada hissetmedik. Hissettirenler belliydi. Bu arkadaşlar görevlerini yaptılar. Üstelik bu arkadaşların çoğu yaş olarak belli bir noktaya gelmişler. Yarın futbolu bıraktıklarında hayatlarını aynı gelir düzeyi ile sürdürmelerinin imkanı yok ya da çok zor. Bu yaş grubundaki çoğu futbolcu geleceğini garantiye almak için parayı ön şart olarak hayatına koyarken bizim takımımızın mevcut iskeleti bunu yapmadı. Bunu gördüğünüzü hissettirin bu adamlara. Onlar bu gururlandırılmayı hak ediyorlar.
Paraları nasıl mı ödenecek? Ödenecek elbet. Bu takım moral olarak güçlü oldukça, galip geldikçe takıma karşı direnç azalacak, musluklar mecburen açılacak. Gündem mecburen değişecek. Sizlerden beklentimiz şudur. Bir süredir forma reklamı için anlaştığınız bir internet sitesi var, çıkın bunu artık açıklayın ve şunu deyin: "Buradan ve açıklayacağımız diğer projelerden elde edeceğimiz her kuruş diğer borç ve harcamalara değil sadece takımımıza aktarılacak. Örneğin küçük bir meblağ ama şu anlaşma dolayısı ile ilk etapta şu kadar gelir elde edeceğiz ve bu para futbolcularımıza ödenmek üzere bloke bir havuz hesapta birikecek. Diğer proje gelirleri de bu hesaba aktarılacak ve gücümüzün yettiği ölçüde arkadaşlarımız mahrum edilmemeye çalışılacak. Biz onlara güveniyoruz, inanıyoruz. Onlar bizim mücadelemize inansınlar, biz onların mücadelesine şapka çıkarıyoruz. Allah bize onları sezon sonunda tarihe geçirmeyi nasip etsin."
Buna benzer bir açıklama bile takımda moralleri yükseltmeye, hırsı artırmaya yetecektir. Hareketsizliğin kimseye faydası yok. Yarım kalan icraatlerinizi tamamlamayı amaçlayarak seçilmiştiniz, icraat için faaliyet gerekir. Atın şu durgunluğu üzerinizden. Masada ölün, bu maçı alın!!!
Yorumlar
saygılar
Yorumunuzu şaibeye fırsat vermemek için yayınlamıyorum. Anlayışla karşılayacağınıza eminim.
"ADS YA!BENİMSİN,YA!TOPRAĞIN"
"Ben" egosu olduğu sürece bu iş olmaz.Zaten Adanademirspor artık bu adamın desteğinide istemiyor.