-------------------------------------------------------------------------------
Perşembe Konukları köşemize bu hafta, blogumuzun ilk konuk yazarı olan Kemal Kardeşimizin bir yazısıyla devam ediyoruz. Kemal, "Gurbette Demir Gibiyiz" pankartımızın da isim babası aynı zamanda, eli kaleme yatkın kardeşlerimizden...Tüm okurlarımız yazılarını demirgibiyiz@gmail.com 'a gönderebilirler. Teşekkürler Kemal Uçar...
-------------------------------------------------------------------------------
Sahibinin Sesinden...
Kemal Uçar
“Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim” diyince aşık, gözyaşlarına hakim olamayacaktı ki kız, tam o anda makyajı geldi aklına (gözü akar diye herhal). “Ya Fly bu nası güzel bir aşk böyle” dedi. “B” si fazla; “öyle” dedim…
Aldı kız:
Yani böyle “elleri olmamasına rağmen” kızı sevmiş diyosuunn diil mi?
Aldı aşık:
(davudi ses tonuyla) Ha ha ha. İlahi Badegül.
(davudi ses: ilgilenenler için bakınız kız tavlama sanatı, ünite 2: “ses tonu ve etkileyici konuşma”.)
(Ayrıca ısrarla ilgilenenler için ünite 1: “Woody Allen, 3 numaralı bakış nedir, ne değildir”)
Aldı kız:
Böyle bir aşka gülmeni anlayamıyorum Fly. Hayvansın sen. Ayrıca öyle ilahi şeylerle dalga geçilmez. Yan umarım.
- - -
Yanmıyor muyuz sanıyorsun?
- - -
Demirspor tarihiyle yaşıt olmasa da, kişi eğer ona aşıksa, uzun süredir aşkına bu tarz bir cevap alıyordu Mavi Şimşek’ inden. Kız ısrar ediyordu anlayamamakta ki beklenen hiçbir zaman katıksız şampiyonluklar, aşkına yüzde yüz karşılıkmış gibi görünen kupalar değildi aslında.
Ama birazcık ilgi, vazgeçtim, biraz saygı aşka… “Onur” diye bir şey vardı, ne oldu ona? (Onur abi murakıp olmuş, tebrikler)
Efendim hatırlayan olacaktır mutlaka, geçen senelerin acısıyla bir pankart yaptırmak istemişti bu deli yürek. Son yıllarda yaşanan acıların hülasasını anlatan, devasa bir çığlık. Ama burada olduğu gibi edebi değil, tam anlamıyla galiz kelimelerle oluşturulmuştu. Kapitali oluşturmak için (var olsun) vertumnus katkı yapacağına söz vermişti. Sonra zaman geçti, acı hafiflemedi ama aşk ağırlaşmaya başladı yeniden, sonra yeniden yalnızlık ve şu söz oluştu kendiliğinden:
Mavi şimşeklerden hor kullanılmış ikinci el…
Ancak bu sene başında gördüklerim sonucunda bu pankartı önermek bile istemedim. Başarıyla falan alakası hiç yok, hem açıkçası bu sene somut başarılar elde edilemeyeceğini düşünüyorum ama atılan bazı adımlar örselenen ruhlarımızı bir parça olsun parlatacak gibi sanki. “Sezon açılışı - Livorno açılımı, Muahhrem Gülergin ruhu - forma hareketi, su topuna ve öz kaynaklara dönüş” bu adımların birkaç tanesi. (Ha bir de iletişim yayınlarından çıkan bir kitap var ki, oluşum sürecinde hiçbir katkım olmadığından, o adımı kafamın üstünde hissettim. Neyse ki ayaklarında vidalı krampon yoktu. Helal olsun beyler.)
İşte bu örselenmiş ruhların cilalanması noktasında hem yeni sezonu kutlamak, hem de her daim buralarda olduğumu hatırlatmak (hatırlamak belki de) için kaleme alınmıştır bu yazı. Bir de yazının girizgahını oluşturan şarkının sonunun böyle olmaması dileğiyle elbet:
“Her şeyimi uğruna ben boş yere mi verdim Demirspor…!”
---FİN---
Not: 31.03.2008 tarihinde belkide sitedeki ilk veya ilk sıralardaki konuk yazılardan birini yazmışım. Arayı bu kadar açtığım için üzgünüm.
Not II: Burada yazdıklarım hiç kimseyi bağlamaz; ben dahil! Ayrıca yazı şeklim sitenin genel tadından biraz farklı gibi görünebilir. Discovery Channel da bir dönem “çeşitliliği kutlayın” diye bir şey vardı ya hani, ben onu kendime motto edindim. Hatamın farkındayım. Saygılar.
Not III: “İyide kardeşim, niye yazdın?” diyenlere cevabımdır, arz ederim:
Yazı kalır, Kemal Uçar…
Sabredip de okuyana, yayınlayana teşekkürler.
Görüşmek üzere…
fly
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta
Yorumlar
"yıl aşırı" böyle ufak tefek karalayarak günah çıkarıyoruz işte...
görüşmek üzere...
fly