Öyle soğuk ki evin içi...Ayaklarımız büzüşmüş hepimizin, sessizlikte karın gurultuları duyuluyor yalnızca.
Karşımda bir anne, bir baba, bir kardeş...Söylenecek hiçbir şey yok, söyleyebileceğim tek bir şey yok...
O'nu tanımıyorum bile doğru düzgün. Çalışkan bir çocukcağızdı işte, pek etliye sütlüye takılmayan. Göze batan bir yanı da yoktu. Ne seversin, ne nefret edersin ya hani, doğru düzgün farketmezsin bile çoğu zaman...Öyle insanlardan.
Gelir, dersine girer, tenefüslerde yine kendine benzeyen çalışkanlarla bir arada durur, gider.
Candostum "Tobias" diye isim takmıştı ona. Kendi aramızda öyle derdik. Sınıftan bir kızı beğenirmiş, çok sonraları öğrendik...
Ayak parmaklarımı iyice içeri kıvırıyorum, bu soğuk yalnızca evin soğukluğu değil. Yalnızca acılı bir anneyle babanın soğukluğu, yalnızca ölümün soğukluğu değil...Kahrın soğukluğu bu...
Okut, büyüt, yedir, içir, gözün gibi bak, ODTÜ'yü kazansın, ilk senesi bitip eve dönsün...Dönmeseydi keşke? Neden çalışmıştı ki? Biz hepimiz Calculus'ten yaz okuluna kalmıştık...Kalsaydı keşke...O kesin BA'yla, AA'yla geçmiştir oysa...
"Tobias"... Yaz tatilinde döndüğü memleketinde 17 Ağustos Depremi'nde öldü.
Sınıf arkadaşım,
Pek tanımadığım...
Annesi "ranzada yatıyorlardı" diyor, demeye çalışıyor, gırtlağından çıkan sese ses denebilirse...Böğürtü olmuş o ses artık nice ağlamadan sonra...Ranzanın üst katındaymış Tobias, sınıf arkadaşım, pek tanımadığım...Kiriş onun üzerine düşmüş, orada kalmış...Orada kalınca, altta yatan kardeşini kurtarmış
"Oğlum, kardeşini kurtardı" diyor annesi...
Bu nasıl bir kahır yarabbim!!! Bu nasıl bir soğuk yaz gününde!!!
Tobias...sınıf arkadaşım...pek tanımadığım...
Cennetin en güzel köşelerinde olasın, oraya, o gece hep beraber gittiklerinle...
Karşımda bir anne, bir baba, bir kardeş...Söylenecek hiçbir şey yok, söyleyebileceğim tek bir şey yok...
O'nu tanımıyorum bile doğru düzgün. Çalışkan bir çocukcağızdı işte, pek etliye sütlüye takılmayan. Göze batan bir yanı da yoktu. Ne seversin, ne nefret edersin ya hani, doğru düzgün farketmezsin bile çoğu zaman...Öyle insanlardan.
Gelir, dersine girer, tenefüslerde yine kendine benzeyen çalışkanlarla bir arada durur, gider.
Candostum "Tobias" diye isim takmıştı ona. Kendi aramızda öyle derdik. Sınıftan bir kızı beğenirmiş, çok sonraları öğrendik...
Ayak parmaklarımı iyice içeri kıvırıyorum, bu soğuk yalnızca evin soğukluğu değil. Yalnızca acılı bir anneyle babanın soğukluğu, yalnızca ölümün soğukluğu değil...Kahrın soğukluğu bu...
Okut, büyüt, yedir, içir, gözün gibi bak, ODTÜ'yü kazansın, ilk senesi bitip eve dönsün...Dönmeseydi keşke? Neden çalışmıştı ki? Biz hepimiz Calculus'ten yaz okuluna kalmıştık...Kalsaydı keşke...O kesin BA'yla, AA'yla geçmiştir oysa...
"Tobias"... Yaz tatilinde döndüğü memleketinde 17 Ağustos Depremi'nde öldü.
Sınıf arkadaşım,
Pek tanımadığım...
Annesi "ranzada yatıyorlardı" diyor, demeye çalışıyor, gırtlağından çıkan sese ses denebilirse...Böğürtü olmuş o ses artık nice ağlamadan sonra...Ranzanın üst katındaymış Tobias, sınıf arkadaşım, pek tanımadığım...Kiriş onun üzerine düşmüş, orada kalmış...Orada kalınca, altta yatan kardeşini kurtarmış
"Oğlum, kardeşini kurtardı" diyor annesi...
Bu nasıl bir kahır yarabbim!!! Bu nasıl bir soğuk yaz gününde!!!
Tobias...sınıf arkadaşım...pek tanımadığım...
Cennetin en güzel köşelerinde olasın, oraya, o gece hep beraber gittiklerinle...
Yorumlar
allah gidenlere rahmet eylesin , kalanlara da sabır versin. ne denebilir ki başka?