Ana içeriğe atla

17.08

Öyle soğuk ki evin içi...Ayaklarımız büzüşmüş hepimizin, sessizlikte karın gurultuları duyuluyor yalnızca.

Karşımda bir anne, bir baba, bir kardeş...Söylenecek hiçbir şey yok, söyleyebileceğim tek bir şey yok...

O'nu tanımıyorum bile doğru düzgün. Çalışkan bir çocukcağızdı işte, pek etliye sütlüye takılmayan. Göze batan bir yanı da yoktu. Ne seversin, ne nefret edersin ya hani, doğru düzgün farketmezsin bile çoğu zaman...Öyle insanlardan.

Gelir, dersine girer, tenefüslerde yine kendine benzeyen çalışkanlarla bir arada durur, gider.

Candostum "Tobias" diye isim takmıştı ona. Kendi aramızda öyle derdik. Sınıftan bir kızı beğenirmiş, çok sonraları öğrendik...

Ayak parmaklarımı iyice içeri kıvırıyorum, bu soğuk yalnızca evin soğukluğu değil. Yalnızca acılı bir anneyle babanın soğukluğu, yalnızca ölümün soğukluğu değil...Kahrın soğukluğu bu...

Okut, büyüt, yedir, içir, gözün gibi bak, ODTÜ'yü kazansın, ilk senesi bitip eve dönsün...Dönmeseydi keşke? Neden çalışmıştı ki? Biz hepimiz Calculus'ten yaz okuluna kalmıştık...Kalsaydı keşke...O kesin BA'yla, AA'yla geçmiştir oysa...

"Tobias"... Yaz tatilinde döndüğü memleketinde 17 Ağustos Depremi'nde öldü.

Sınıf arkadaşım,
Pek tanımadığım...

Annesi "ranzada yatıyorlardı" diyor, demeye çalışıyor, gırtlağından çıkan sese ses denebilirse...Böğürtü olmuş o ses artık nice ağlamadan sonra...Ranzanın üst katındaymış Tobias, sınıf arkadaşım, pek tanımadığım...Kiriş onun üzerine düşmüş, orada kalmış...Orada kalınca, altta yatan kardeşini kurtarmış

"Oğlum, kardeşini kurtardı" diyor annesi...

Bu nasıl bir kahır yarabbim!!! Bu nasıl bir soğuk yaz gününde!!!

Tobias...sınıf arkadaşım...pek tanımadığım...
Cennetin en güzel köşelerinde olasın, oraya, o gece hep beraber gittiklerinle...

Yorumlar

mustava dedi ki…
bu acı diner mi? bu acıyı yaşayan yüzler nasıl güler ki eskisi gibi?

allah gidenlere rahmet eylesin , kalanlara da sabır versin. ne denebilir ki başka?
Adsız dedi ki…
Ne güzel, ne dokunaklı yazmışsın Vertumnus. Hikaye tam gözümün önünden film gibi geçti adeta. Allah hepsine rahmet eylesin.
serdanka dedi ki…
Bende oradaydım deprem zamanı... Arkadaşlarım gitti uzaklara... Yalova'dan çok uzaklara... Şimdi ne desem ki... Hepsi boş... Hepsi soğuk... Ne denir ki...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...