Perşembe günü saat 20:00'da Altınordu ile karşılaşacağız. Oyuna sahada tanık olacağız, biz şimdilik işin "böyle de bir şey varmış" kısmına bir bakalım.
Ülkenin köklü kulüplerinden Altınordu'nun kuruluşuna ilişkin iki farklı hikaye mevcut. İkisinin birden doğru olması olası ancak kulüp bugün ikinci hikayeyi sahiplenmekte...
İlk rivayete göre, kulüp Altay'ın içinden çıkıyor. Altay kulübü o dönem "beyefendi"liliği ile tanınıyor. Oyuncuların kravat takması öngörülüyor. Dönemin takım kaptanı Hamit, bir Ankara seyahatinde hatıra fotoğrafı çekilirken kravatsız olduğu için sorun çıkıyor. Hamit kravatı takmıyor, İzmir'e dönüşte ayrılıyor, Altınordu kuruluyor.
İkinci hikayeye göre, İzmir'de Karşıyaka ve Altay'ın dışında özellikle yüksek gelirlilerin bulunduğu Eşrefpaşa-Tilkilik bölgesinin bir kulübünün olması gerektiği, bölgenin ileri gelenlerince öngörülüyor. Bu doğrultuda, aşağıdaki fotoğrafta sağda yer alan abimiz önderliğinde Altınordu hayata gözlerini açıyor. Sağda duran abimiz, Süleyman Ferit Bey. Soyadı kanunundan sonraki ismiyle: "Süleyman Ferit Eczacıbaşı". Kulübün kuruluş toplantısında ön plana çıkan "Göktürk" ismi yerine "Altınordu"yu öneren isim babası aynı zamanda. Almanya'daki öğrenimi sırasında Hitler iktidarına tanık olan Süleyman Ferit Bey, her ne kadar kendi söylemlerinde hep "Herhangi bir siyasi görüşe mensup olmadığını" belirtse de kulüp ismi belirlerken gönlü bir miktar milliyetçiliğe kayan bir zat belli ki.
Neyse efendim, isim "Altın Orda" devletinden esinlenerek "Altınordu" olarak ortaya çıkıyor bu şekilde. "Altın Orda" devletinin ismi yanıltıcı olmasın, altının bulunduğu yeri işaret eden bir söylem değil, "Orda Han"ın hükümdarlığında bulunan bir bölgeye "Altın Orda" denmesinden kaynaklanıyor devletin ismi. 1924 yılında ismini Altın Orda devletinden alan Altınordu, aşağıdaki fotoğrafta yer alan ilk kadrolarıyla sahaya çıkıyor. Yıllar içerisinde, benim bulamadığım bir şekilde Eczacıbaşı - Altınordu yakın teması her nedense kopuyor. Bugün de Eczacıbaşı Holding'in kulübe destek olduğuna ilişkin bir veri mevcut değil. Zaten futbol takımının uzun yıllar alt liglerde yer alması da böyle bir desteğin olmadığına işaret ediyor. Eczacıbaşı, voleybol seviyor, futbola ilgi göstermiyor. En nihayetinde bugünlere geldiğimizde, "Altın Ordu" denince akla kulüpten çok son günlerde gösterimde olan "Hellboy II - The Golden Army" filmi gelmeye başlıyor. Film, izlemememe rağmen buram buram tipik Hollywood kahraman filmlerinden belli ki. Konusu özetle kötülerin toplandığı bir "Golden Army" ve onları muhtemelen parça pinçik eden bir cehennem delikanlısının öyküsü...
Eh, bu durumda bize, perşembe günü "Hepimiz Hellboy'uz!" demekten başka çare kalmıyor...
Ülkenin köklü kulüplerinden Altınordu'nun kuruluşuna ilişkin iki farklı hikaye mevcut. İkisinin birden doğru olması olası ancak kulüp bugün ikinci hikayeyi sahiplenmekte...
İlk rivayete göre, kulüp Altay'ın içinden çıkıyor. Altay kulübü o dönem "beyefendi"liliği ile tanınıyor. Oyuncuların kravat takması öngörülüyor. Dönemin takım kaptanı Hamit, bir Ankara seyahatinde hatıra fotoğrafı çekilirken kravatsız olduğu için sorun çıkıyor. Hamit kravatı takmıyor, İzmir'e dönüşte ayrılıyor, Altınordu kuruluyor.
İkinci hikayeye göre, İzmir'de Karşıyaka ve Altay'ın dışında özellikle yüksek gelirlilerin bulunduğu Eşrefpaşa-Tilkilik bölgesinin bir kulübünün olması gerektiği, bölgenin ileri gelenlerince öngörülüyor. Bu doğrultuda, aşağıdaki fotoğrafta sağda yer alan abimiz önderliğinde Altınordu hayata gözlerini açıyor. Sağda duran abimiz, Süleyman Ferit Bey. Soyadı kanunundan sonraki ismiyle: "Süleyman Ferit Eczacıbaşı". Kulübün kuruluş toplantısında ön plana çıkan "Göktürk" ismi yerine "Altınordu"yu öneren isim babası aynı zamanda. Almanya'daki öğrenimi sırasında Hitler iktidarına tanık olan Süleyman Ferit Bey, her ne kadar kendi söylemlerinde hep "Herhangi bir siyasi görüşe mensup olmadığını" belirtse de kulüp ismi belirlerken gönlü bir miktar milliyetçiliğe kayan bir zat belli ki.
Neyse efendim, isim "Altın Orda" devletinden esinlenerek "Altınordu" olarak ortaya çıkıyor bu şekilde. "Altın Orda" devletinin ismi yanıltıcı olmasın, altının bulunduğu yeri işaret eden bir söylem değil, "Orda Han"ın hükümdarlığında bulunan bir bölgeye "Altın Orda" denmesinden kaynaklanıyor devletin ismi. 1924 yılında ismini Altın Orda devletinden alan Altınordu, aşağıdaki fotoğrafta yer alan ilk kadrolarıyla sahaya çıkıyor. Yıllar içerisinde, benim bulamadığım bir şekilde Eczacıbaşı - Altınordu yakın teması her nedense kopuyor. Bugün de Eczacıbaşı Holding'in kulübe destek olduğuna ilişkin bir veri mevcut değil. Zaten futbol takımının uzun yıllar alt liglerde yer alması da böyle bir desteğin olmadığına işaret ediyor. Eczacıbaşı, voleybol seviyor, futbola ilgi göstermiyor. En nihayetinde bugünlere geldiğimizde, "Altın Ordu" denince akla kulüpten çok son günlerde gösterimde olan "Hellboy II - The Golden Army" filmi gelmeye başlıyor. Film, izlemememe rağmen buram buram tipik Hollywood kahraman filmlerinden belli ki. Konusu özetle kötülerin toplandığı bir "Golden Army" ve onları muhtemelen parça pinçik eden bir cehennem delikanlısının öyküsü...
Eh, bu durumda bize, perşembe günü "Hepimiz Hellboy'uz!" demekten başka çare kalmıyor...
Yorumlar