Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.
Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.
Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.
Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Taşınmak için 15 günlük iznim vardı ve ben çocuklarımla birlikte geçireceğim her saniye, her saniye ulan, her saniye değerli iken ne yaptım. Kalktım Adana'ya Elazığ maçına gittim. Sonra, onları iki gün daha görüp tekrar bıraktım ve Konya yollarındaydım.
Kimseye sormuyorum, asla da sormayacağım cevabını bildiğim soruyu. Böyle baba olur mu? Olmaz. Çok koyuyor bana. Ama daha çok kahreden beni ne biliyor musunuz?
Yine olsa, yine giderim.
İşte bunun için, Allah benim belamı verdi.
Yorumlar
çalmayın lan çocukların umudunu.