Ana içeriğe atla

5 Ocak Derbisi ( Episod 2 )

Her ne kadar üstünden iki hafta geçmiş olsa da ben yine de derbiye ilişkin yazmaya devam edeceğim. İki hafta içerisinde bir deplasman daha yaptık ve Karabük’e gittik. Ne yazık ki yenildik; başta kötü futbol, sonra şanssızlık nedeniyle. Vertumnus, Nurullah Ataç’a taş çıkarırcasına gezi/deplasman yazılarına devam ediyor. Disconnectus Erectus belli ki daha klavye başına geçememiş, Kesmeşeker konserinde kendini avutuyor.

Ben karar verdim, bu hafta içkiden uzak duracağım. En azından hafta içi.

Derbiye dönelim artık. En son dolmuştan inmiş, stadın kuzey tarafına yürüyordum. Sağ tarafımda kapalı tribünün dış duvarı olduğu halde kuzey köşeye kadar yürüdüm. Gözlerim tanıdık birkaç sima aradı ama daha erken olduğundan denk gelme ihtimalim düşüktü. Köşeye gelince sağa döndüm, kale arkası bileti satan gişenin önünden geçerek az ilerde maraton bileti satan gişeye yöneldim. Yalnız şunu hatırlatmakta fayda var. Sabahın o saati olmasına rağmen ve maça daha saatler varken, hatırı sayılır bir kalabalık bilet kuyruğundaydı. Böyle bir kitlenin karşı tarafta olmadığını da belirtelim.

Tanıdık simaya denk gelme sorununu maraton gişesinden biletimi aldıktan sonra Göktuğ ile çözdüm. Stada girene kadar beraberdik, sonradan Timur da bize katıldı. Sonra mavilacivert.com ekibi, şimşekler grubundan tanıdıklar, anavarza1940, lise arkadaşları, akrabalar… aynı mavi denizi kulaçlayanlar bir araya gelmişti artık. Sohbetler, espriler, “kazanacağız”lar, “yenicik”ler, “ezicik”ler gırla gidiyordu. Kendi adıma mağlubiyeti hiç düşünmedim, sanki az sonra banttan yayınlanacak bir maçı seyredecek kadar maç sonucuna dair kaygısızdım.

Maratonda açılacak iki büyük pankart (resimleri D.E.’nin ilgili postundadır) ve diğer organizasyonlar için şimşeklere yardımcı olma sözü verdikten sonra artık kahvaltı edebilirdim. Eğer Adana’daysanız, Gazipaşa’daysanız, canınız hafif ama leziz bir şeyler atıştırmak istiyorsa, yanında da her mevsim sıcak havadan dolayı serin bir şeyler içmekse niyetiniz; adresiniz Kazım Büfe’dir. Çocuk parkına köşeden bitişik minicik dükkanında yıllardır bizlere en leziz tostlarından, yengenlerinden yediren, muzlu sütlerinden, taze sıkılmış portakal sularından içiren Kazım Büfe personeline teşekkürü bir borç bilirim. Gerçekten hiç boş kalmayan bir dükkan ve çok çalışan samimi bir personel. Peki ben kaç yengen yedim? Derbiyle ne alakası var der, geçiştiririm…

Stad ile kahvaltı ettiğimiz yerler çok yakın olduğundan birkaç dakika içinde yeniden stadın yanındaydık. Saat 11:00 sularında artık Göktuğ ve Timur’la vedalaşarak maraton tribünü sırasına girdim. 10 dakika içinde masmavi bir maratondaydım. 5 Ocak’ın bu yakasında, mavilerin arasında.

Hava sıcaktı, belki de Adana’nın en güzel mevsimiydi …

Yorumlar

vertumnus dedi ki…
abi harika gidiyor bu episode'lar, ellerine sağlık
rodder dedi ki…
gerçekten çok iyi bir iş yapıyorsunuz. valla, helal olsun be..

sizin blog açılınca ben bıraktım yazmayı:)

aman abi, mümkünse hiç bırakmayın.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.