Çok acayip bir gündem yarattık. Adana Demirspor en iyi gününde de en kötü gününde de her zaman dillerde... Deprem uzmanından milletvekiline, siyasal analizciden devrimci solcusuna kadar herkes dün akşamki sahadan çekilme olayını konuşuyor. Bu tepkiyi ancak Adana Demirspor gibi güçlü bir camia verirse bu kadar ses getirebilirdi.
Kararın bizim açımızdan iki boyutu var; yaşanan haksızlıklara verilen tepki ve bu kararı veren kişi. İkincisi, Murat Sancak, zaten geçen seneden bu yana TFF ve hakemler aleyhine pek çok kez konuştu, açıklama yaptı; bunun için defalarca ceza yedi. Başkanlığı en azından kağıt üzerinde bırakmasının nedeni de bu cezalardı. Haklı olduğu yanlar vardı tabii ama bizim için ana konu takımın borçlarını öde(ye)memesi idi. Bugün için de bu durum hala geçerli; Demirspor'un durumunda değişen bir şey yok. Kararı veren kişinin yanlışları, kararın doğruluğunu gölgelememeli. Sancak'a eleştirilerimiz ve taleplerimiz baki kalarak, TFF'ye verilen tepkinin doğru olduğunu söylemek gerekli.
Yaşanan haksızlıklar, hakem hataları ve Türkiye'de futbola, saha içinde ve dışında güven kalmamasının nedeni ise bizim dışımızda. Ülkenin hukuki ve kurumsal yapısı bu güveni sağlamakta başarısız. Herkesin çıkarını sağlayacak, ortak yararı tesis edecek kurumlar ve onları yönetenler, tarafsızlıklarını yitirmiş durumda. Herkes birbirini suçluyor. Ama en çok da malum iki takım. Diğer tüm takımlar da onların uydusuymuş gibi davranılıyor. Dünya onların etrafında dönüyor çünkü. Dünya çapında başarıları onları bu hale getirmiş olsa gerek! Avrupa'nın orta sıra takımları karşısında ne hale geldiklerini görüyoruz. Bizim başımızdan hiç gitmeyen borç belasının onca astronomik transfere rağmen onlara hiç uğramamasını da...
Biz para harcayıp iyi kadro kurduğumuzda liginizin marka değerine katkı, "lige renk katmış" oluyoruz. Sonrasında niye bu kadar para harcandı diye kızılıyor. Çünkü başarı denen şey için düzeni böyle kurmuşsunuz. Mütevazı genç takımla sahaya çıkınca da "e biz size söylemiştik". Bomboş tribünlere oynayan semt takımlarını görünce, "tribünü olan kulüpler buralarda olmalı". Haksızlığa tepki verince, "marka değerimizi düşürüyorsunuz"... Marka değeriniz, liginizin Avrupa'da hangi ülkede izlendiğiyle aynı sayıda: 0 (sıfır!)
Süper Lig'te geride kalan 4 sezonumuzda 3 İstanbul büyütülmüşünü de kızdırdık. Balotelli, attığı golden sonra dönemin Beşiktaş teknik direktörüne daha önce yaptığı hakaretini hatırlattı; ırkçı açıklamalara maruz kaldı. Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yendik, GS'li eski futbolcuları transfer ettik/oynattık diye azar işittik. Galatasaray'ın artık herkesçe malum hakem kollamalarına tepki verdik, FB'nin piyonu olduk. Tribünde müthiş koreografiler hazırladık, bize özel hazırlanıyorsunuz dediler. İçeride dışarıda hakemlerce doğrandık, o hafta ya da sonraki hafta hangi İstanbullunun işine yarıyorsa, konu oradan tartışıldı...
Çözüm ve talep belli: İstanbul'un eski semt takımları, 3 büyütülmüşler, taraftarsız camiasız diğer semt takımlarıyla İstanbul'da kendi aralarında takılsın. Biz Anadolu'da ayrı bir lig kuralım. O liglerin şampiyonları, ikincileri üçüncüleri neyse, birbiriyle karşılıklı tekrar oynasınlar. Sonra siz bizi Avrupa'da rezil etmeye devam edin. "Genç oğlanlara" elenin gelin.
Kısa vadede Milli Takım'a teknik direktör ve futbolcu kazandırmış; unutulmaya yüz tutmuş futbolculara tekrar form ve forma vermiş, her daim mücadelenin içinde bir takım ve camia olarak Adana Demirsporlular, yerimiz sıramız fark etmez, bulundukları her ortamda fark yaratmaya devam edecektir.
Yorumlar