Ana içeriğe atla

Adana Demirspor: 2 - Samsunspor: 3

 Haftalardır süren kötü futbol bu hafta katmerlenerek kendi sahamızda yenilgiye dönüştü. Bu sezonki ilk iç saha yenilgisi, düşme potasındaki rakibimize karşı oldu. Genelde olan bir şey bu; daha önce de Montella döneminde örneğin Malatya'ya iki maçta da yenilmiştik...

Tabii hoca gitsinci tayfanın yüzler gülüyor. Demirspor'da her zaman karamsar bir ekip, sürekli olumsuzluk yayar. İşlerin kötü gittiğini düşünmek, karamsarlık her zaman hakimdir. Ama onlar takıma kötü diye diye yolumuz Avrupa'ya kadar düştü. İstediğimiz gibi gitmedik o yola ama yine de yüzümüz güldü. E arada bir üzülmek de var bu işte, ki bilindik bir duygu bizim için. Ben asıl olarak kötü giderken takıma sahip çıkmak gerektiğini düşünüyorum.

Kluivert'ın iyi/kötü hoca olmasından ziyade sorunun kaynağı olarak onu görmüyordum. Yine de kötü gidişe müdahale edemedi. Futbolcuların saha içinde sorunlara çözüm üretme kapasitenin olması gerekiyor. Ama bu hafta garip bir kadro vardı sahada. Kadroyu Kluivert mı yapıyor, ondan da emin değilim.

Ertaç niye yoktu kalede, kimse anlamadı. Kulübün maçta önce yaptığı bilgilendirmede Stambouli'nin babasının vefatı nedeniyle bu hafta da olmadığını (dönünce de bu kez antrenman eksiği olacak), geçen hafta takımı ayakta tutan Gravillion'un sakatlığını öğrendik. Ama Ertaç konusunda bilgi yoktu.  

Rakibin ikinci golünde, savunmadan çıkarken top ortaya doğru atmak, rakibe hücum pası vermek amatörlük düzeyinde bir hata. Buna hocanın doğrudan yapacağı bir şey yok. Rakibi karşılama konusunda da orta saha savunması iyice düşmüş durumda. Hücuma hızlı çıkan takımdan da eser kalmadı. Bu konuda hoca sorunlu işte. Onun dışında Nani bir türlü devreye giremedi. Yusuf Sarı bu maçta biraz hareketlense de sezon başındaki performanstan uzak. Emre Akbaba kalitesine yakışmayan hatalar yapıyor. Top kontrolü, hatalı pas gibi kritik anlardaki hataları direkt skora yansıyor. Önceki sezonlarda olduğu gibi, yedek kulübesinden destek alamıyoruz.

Başkan'ın maç sonu açıklaması, Kluivert'ın gitmesini isteyenleri hayalkırıklığına uğrattı gibi ama tek adam yönetiminde her an her şey olabilir. Açıklamada konu, daha çok rakip tribüne saldırı ve pankart hadisesine odaklanmış. O da ayrı bir hikaye... Nereden çıktı, kimin neyin planıydı bilmiyorum. Ne anlamı var böyle bir şeyin? Rakip taraftarın yıllardır uydurduğu bizi kötüleme hikayesi, bunun temel nedeni farkındayım ama bize yakışmadı. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...