Ana içeriğe atla

Talha Sanuç ve Samet Akaydın

Demirspor Süper Lig'e yükselince bizi Balotelli ve Belhanda transferleriyle dikkate alanlar, o dönem "Demirspor batacak, düşecek, patlayacak" diye onca goygoy yaptılar. Bence ufak ufak o twitleri silsinler. Tabii ki her kulüp gibi biz de batabiliriz, mali krize girebiliriz, her kulüp kadar yönetim krizi yaşayabiliriz... Ama iki yıllık gösterge, şimdilik öyle değil. 

Talha ve Samet transferleri ile bir kez daha gördük ki Demirspor Türk futboluna oyuncu kazandırmaya devam ediyor. İki oyuncumuzu kaybettik, evet, ama Demirspor tüketmekten üretmeye geçti. Unutulmuş Balotelli'yi yeniden canlandırmak, Belhanda'yı hala sistemin içinde tutmak kadar yerli oyuncular için de bu geçerli. Talha ve Samet, Fatih Terim'ten sonra doğrudan İstanbul büyüklerine gönderdiğimiz (yakın dönemdeki) ilk oyuncular... Aynı sezon içinde olması ayrıca kayda değer. Bu oyuncular 1. Lig'te, Süper Lig'teki ilk sezonda yükümüzü çekti; evet çeşitli zamanlarda eleştirilerimiz oldu ama en nihayetinde yerli oyuncu kotasının da getirisiyle bu oyuncuları parlatmayı başardık.  

Bunlar Demirspor camiasının içinde yer alan, ona emek harcayan ekibin başarısıyla oluyor. Başkan da bu camianın bir parçası. Demirspor Başkanlarıyla beraber her bir unsuruyla büyük bir camia. Montella hocamızdan kulübedeki diğer emekçilere kadar herkesin eline emeğine sağlık. Bu süreç, altyapıdan gelen oyuncularla devam ederse ne mutlu bize... 

Altyapı konusu yıllardır blogun gündeminde. U18'lerin maçına deplasman yapmış ekibiz. Türkiye standartlarında altyapıdan oyuncularla oynamanın, onları yükseltmenin gerçeği de ortada; bunun pratikte doğrudan karşılığı yok. Ama Demirspor'un harcında yoğrulmuş oyuncuları ne kadar yüksekte görürsek o kadar iyi. Abdülkerim Bardakçı da onlardan biri. 

Talha ve Samet'e teşekkür eder, Demirspor'un izlerini başka mekanlarda yaşatmalarını önemle umut ederim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...