Ana içeriğe atla

Sayın Yönetim, Gelin Yara Saralım


Yönetim gücünü elinde bulundurmak mutlak hükmetmeyi gerektirmez. İstişare ve tecrübelerden yararlanmak önemlidir. Kendi yönetimimize söylüyorum bunu. Kaderimize söylüyorum desem yeridir. 

Demirspor’a gelen neredeyse hiçbir yönetim ben başarısız olayım, taraftarı kahredeyim, kanser edeyim diye gelmiyor. Yeni umutlar ve enerji ile yönetime talip oluyor ve iyi şeyler yapmaya çalışıyor. Ben şimdiki yönetimin de iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Ancak mezarlık yolları iyi niyet taşları ile örülü. Mevcut yönetimimiz de diğer yönetimler gibi geçmişin hatalarını tekrarlamaktan vazgeçmedi. Vazgeçmedi kelimesi de doğru değil aslında, çünkü geçmişi tekrarladığını bilmiyordu bizim yönetimimiz de. İşin acı olan kısmı şu. Her yeni yönetim Demirspor camiasını tecrübe edecek ve yaşayarak öğrenecek diye, biz taraftarlar aynı acıyı tekrar tekrar çekiyoruz. Heba olup gidiyoruz, kaybolan yıllarımızın muhasebesini yapmadığımız için de yeni bir sezona yine yeni umutlarla girip aynı hüsranlara hazırlanıyoruz. 

Yıllardır ama yıllardır yazıyoruz, çiziyoruz. Demirspor camiasında tecrübeli ve teknik insanlar var. Muhasebe alanında var, sağlık alanında var, sanat alanında var, finans alanında var, işletmecilikte var. Var oğlu var. Bu insanlar kendi uzmanlık alanları ile değil de nasıl Demirsporlu oldukları ile akılda kalan insanlar. Vizyonu biraz geniş tutup bu insanlara danışsanız belki size farklı şeyler söyleyecekler. Belki sizleri hata yapmaktan koruyacaklar, belki de sizinle birlikte hata yaptıkları için yükünüze omuz verecekler. Bu adamlar kalıcı gelir projeleri üretiyor, bu adamlar kurumsal yönetim tüzükleri hazırlıyor, bu adamlar kulübün önemli hukuki davalarına gönüllü olarak çözüm arıyor, bu adamlar kulübün tarihini yazıyor, bu adamların borçluluk yapısına ilişkin, altyapıya ilişkin söyleyecekleri var. Transfer politikasına ilişkin söyleyecekleri var. Bu adamlar tribünün içinde, bir nefes ötenizde sayın yönetim ama çevrenizde değil. Vizyonunuzu genişletin, kararı siz uygulayın ama akıl aldığınız çevreyi genişletin. Hiç zor olmasa gerek. 

Gerek duyulması halinde bir heyet oluşturulsun bu adamlardan, resmi bir heyet. Camianın her kesiminden can parçalarını bir araya toplasın ve başlasın bu adamlar üretmeye, yükünüze omuz vermeye, bakarsınız bir şeyler değişir. Evet ilk konumuz resmi bir taraftar heyeti oluşturulması. 

Gelelim yönetimin tenkitlerine: 

Diğer yönetimlerden farklı olarak maddi olanaklarınızın da yüksekliği ile temlik koymayıp borç yapmayacağınızı söyleyerek sene başından taraftara arzu ettiği şampiyonluğu verdiniz. Biz kendi ayakları üzerinde durabilen bir Demirspor istiyoruz. Borcu olmayan, varlıkları olan bir Demirspor. Bizim için asıl şampiyonluk burada. Umarız bu sözlerin arkasındasınızdır ve temlik koymadan, borç yapmadan seneyi kapatmışızdır. Eğer temlik konulmadı ise temlikli eski yönetici alacakları kadar borcumuz azalmış olacaktır. 

Biz sizden şampiyonluk beklemedik, gelecek senelerde şampiyon olacak bir iskelet oluşturmanızı istedik. Size bizi şampiyon yap diye baskı kurmadık. Bu ortamı siz oluşturdunuz. Biz sizden savaşan ve birbiri ile uyumlu bir kadro bekledik. Karakterli bir kadro. Bu kadronun taşları bu sene yerine oturacak, gelecek sene kilit birkaç transfer ile güçlendirilecek ve ligi domine edecekti. Ancak siz hemen olsun istediniz. Bir şeyleri hemen istemenin maliyetli olacağı açıktı. Milyon TL’leri yığdınız kulübe. O milyon TL’ler mütevazi ama karakterli ve genç bir takım için yığılmış olsa idi, belki borcumuz bitmişti. 

Para ile iyi futbolcular alınabilir ancak iyi takım kurulacağının garantisi yoktur. Nitekim pahalı ama ruhsuz bir kadro ile kanser olduk. Yıllarca dedik ki; genç adam kirlenmemiştir veya daha az kirlenmiştir. Onları motive etmek kolaydır, savaştırmak, onlarla birlikte savaşmak kolaydır. Bize genç ve mücadeleci bir takım verin. Vermediniz. Şimdi kendi kurduğunuz takım size ihanet ediyor. Milyon TL’leri alıp, emeğinize ihanet ediyor. Kusura bakmayın sayın yönetim, emeğinize ihanet edilmesinin taşlarını siz döşediniz. 

Teknik ekip seçiminiz başından beri hatalıydı. Demirspor taraftarı duygusaldır. Bir duruş yaratıp, o duruşu benimsemeye ve benimsetmeye çalışır. Kadın bir muhabiri dövme noktasına gelen birini takımın başına getirmeniz hataydı. Bize yakışmadı. Ama gelince sırt dönmedik. Bıktık çünkü krizlerden, kavgalardan ve dedik ki; madem geldi, artık bizimdir. Osman Hoca takımı gerdikçe gerdi, futbol oynatmadı ve top oynamadığımız haftaları sükunetle geçirdik. Masaya yumruğunuzu vurmadınız, vurduğunuzda hem çok geçti, hem yanlıştı. 

Denizli ile deplasmanda berabere kaldığımızda o yumruk masaya vurulacaktı. Bolu’daki rezil yenilgide vurulacaktı. Erciyes maçı sonrasında iş hocaya bırakılmayacaktı. Demirspor futbolcusu baston yutmuş gibi oynayamaz. Şu saçma kayıplara bir bakın. 10 kişilik Bolu’dan bir, Denizli deplasmanından 2 puan daha alsa idik bugün rakipleri titretiyorduk. Bu ihanete imkan verdiniz. Sonraki sahamızdaki Denizli yenilgisi, Malatya beraberliği, Giresun mağlubiyeti hep bu disiplinsizliklerin sonucu idi. 

Osman Hoca’ya biz burada olduğumuz müddetçe o da burada olacak dediniz. Üç hafta sonra adamı yolladınız. Bu kadar çelişkili beyan veren bir yönetimin sözlerine futbolcular nasıl güvenebilir! Takım içindeki güven ortamı zaten yok gibiydi, o da zedelendi. Osman Hoca ile olmuyordu diyelim. O halde Bolu’dan sonra yollayacaktınız, gelen teknik ekibe de takımı yönlendirebilmesi için zaman verecektiniz. Yapmadınız. Tayfur Hoca’yı ateş çemberinin içine attınız. O da buna gönüllü oldu. 

Dünyanın parasını döktünüz bu takıma. Osman Hoca gönderildikten sonra Tayfur Hoca mı getirilmeliydi Allah aşkına. Hoca başarılı da olabilirdi ama bunu test edecek riski almamalıydık. Başarısı kanıtlanmış bir hoca gelmeli idi ve başarısız olsa idi derdiniz ki; "en iyi hocayı getirdik ama olmadı". Şimdi Tayfur Hoca’nın başarısızlığının sorumlusu sizsiniz. 

Bir diğer husus, defalarca yazdık. Yaş ortalaması yüksek takımda hakim olan futbolculardır. Futbolcuların üzerine oynayan kaybeder diye. Kimse oralı olmadı. Osman Hoca, emek hırsızı dedi futbolcularına, eyvah dedik. O emek hırsızı dediği futbolcular, madem öyle, işte böyle dediler, o lafı yedirdiler hocaya, oynamadılar ve gönderdiler. Tayfur Hoca geldi, ilk kriz anında futbolcular oynamıyor dedi. Yine yazdık, yine eyvah dedik. Yine aynı sonucu aldık. 

Anlamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum, hakim olamadığın bir yapıya savaş açıp o yapı ile birlikte zafer elde etmeyi beklemek nasıl bir şey? Mümkün mü böyle bir şey? 

Bunun üzerine dedik ki; Tayfur Hoca bu takım için çok beyefendi kaçtı. Olmadı, bu futbolcuları yönetemedi, onlarla arkadaş olup motive de edemedi. O halde iş işten geçmeden onların dilinden anlayan birini getirin. 

Ercan Albay’ın ismini verdik. Bayılmıyorum Ercan Albay’a. Hatta çok olumlu duygular besleyemiyorum nedense. Ama kendisi iki kriz ortamında takımı ve taraftarı toplamayı başardı. Metin Türel tarzı sert bir teknik adam. Kriz yöneticisi. Bizi toplarsa o toplar dedik. Toplayamazsa da gözü kara bir adamdır, oynamayan futbolcuyu döver, cezalandırır, bizim içimizi soğutur dedik. Tayfur Hoca’da ısrar ettiniz. Ne oldu, Tayfur Hoca ile futbolcu ilişkisi yine öngördüğümüz gibi çıktı. Yine baltalandık ve rakiplerin birer birer puan kaybettikleri haftalarda kan kaybetmeye devam ettik. Sorumlusu kim? Sizsiniz. 

Bilmediğimiz şeyler olduğunu söyleyenler olacaktır. İnanın bu sözleri de çok duyduk. Konuşursam ortalık karışır diyenleri. Zor değil ki; ortalık zaten durgun değil, bırakın karışsın. Biz alışkınız kaoslara. Yeter ki şeffaf olsun yönetim tarzımız. 

Başka bir husus. Tıpkı diğer yönetimlerin yaptığı gibi, siz de sıfırdan kadro kurdunuz. Osman Hoca istedi ise bunu ona olmaz diyemediniz. 

Bir fotoğraf var, iyi bakın ona. Tribünlerden aşağıya koltuklar yağmış, ortalık toz duman, o koltukların hemen arkasında futbolcular. Taraftar ile konuşuyorlar. Nasıl konuşabiliyorlar, çünkü kötü oynadılar ama davalarını satmadılar. Yapamadılar ama ihanet etmediler. Yürekten savaştılar. Hakan ÇİNEMRE idi onlar, Abdülkerim BARDAKÇI idi, Beykan ŞİMŞEK idi, Tayfur BİNGÖL idi, Artun AKÇAKIN idi, Yiğitcan ERDOĞAN idi. Kalan kardeşlerimizi dostlarından ayırdınız. Bu savaşçı iskeleti bozdunuz. Biz bunlarla orta sıralarda oynasaydık ama dimdik olsaydık. Şimdi şampiyonluk ihtimalimiz var, boynumuz bükük. Sorumlusu kim? Sizsiniz. 

Sayın yönetim. İyi niyetinizden asla şüphe etmiyorum. Gelin yol yakınken bizlere kulak verin. İlk iş olarak taraftar heyetini toplayın, ikinci iş olarak Tayfur Hoca’ya teşekkür edin. Ercan ALBAY veya onun tarzında bir teknik adam ile Erciyes karşısına çıkalım. Gelin yeniden başlayalım, seneye de şampiyonluk değil, karakterli bir iskelet kurulması gerekirse seve seve destekleriz. Gelin geleceğimizi birlikte inşa edelim. Bizlere kulaklarınızı tıkamayın. Bakarsınız kanser de iyileşir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir