Yine bir kadın öldürüldü vahşice, bu kez yanı başımızda, hepimizin yolunun kesiştiği yerlerde, bizim yöre insanının canını emanet ettiği TOK minibüslerinde. Bu durumun bireysel sapıklıkla, kişisel günahla, gözü kararmayla falan açıklanabilir yanı yok artık. Bu kolektif bir düşüncenin ürünü cinayetler. İktidarın kadını aşağılayan her adımının günlük hayatta yansımasi bunlar. Memleketin el birliğiyle zeminini hazırladığı olaylar. Sokakta kadın dövmenin normalleşmesinden başlayıp, tek başına gezen her kadının tehdit altında olduğu, yolda yalnız yürümekten korkar hale geldiğimiz bir dönem. Ama durun, iç güvenlik yasası çıkıyor, "sık ulan sık"çı polisimiz bizi koruyacak! Özgecan'ın ve anıtsayac.com'a giren her kadın cinayetinin müsebbibi, Türk halkının vahşi iradesi ne yazık ki.
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar