Demirspor’un sahada oynanan futbol açısından çok büyük bir
sorunu olduğunu düşünmüyorum. Saha dışı faktörlerin sahaya negatif etki
edebileceğini hatırdan çıkarmadan, şu anki durumumuzun sahada futbol oynamaya
istekli bir takıma engel olmadığını düşünüyorum. Yani, bir şekilde puan
kayıplarımızın sahadaki oyuna gerekli müdahale ile en aza indirilebileceğini
savunuyorum.
Taktik vs. gibi konulara, o oyuncuyu şuraya çekelim tarzı
diziliş icatlarına ihtiyaç yok. Uzun zamandır bu takımın peşindeyim, bu kadar
alternatifli bir kadro bu kadar az maliyetli (bildiğimiz kadarıyla) olarak bir
araya getirilmemişti. Örneğin öyle bir forvet hattı var ki, yedeklerle bile bu
ligde playoff zorlanır rahatça.
Geçen sene çare bulamadığımız gol yeme alışkanlığımızı bu
sene anlamlı bir seviyeye çektik. Yalnız geçen seneden daha dişli bir rakip
kümesi var karşımızda. Özellikle orta ve orta-alt ekipler, hatta alt
sıradakiler bile form tutmaya başladı. Bu da puan almayı zorlaştırıyor.
Özellikle,bir hedefimiz varsa bu hem bize psikolojik bir baskı unsuru oluyor
hem de rakiplerin bize motivasyonunu etkiliyor. Bunlar puan kayıplarına bahane
değil, sorunların tespiti ve çalışılması gereken alanların netleştirilmesi
adına çıkarımlar sadece.
İlk cümleme geri dönüyorum. Takımın dizilişinde, oyuncu
seçiminde bir sıkıntı yok. Bana göre sıkıntı sahaya çıkan oyuncuların son
haftalarda “takım” görüntüsünden uzaklaşması ile ilgili. Kayseri maçında
yaşadığımız haksızlık bizi camia olarak birleştirdi. Ancak arkasından gelen
maçlarda kötü futbol bu bütünlüğü bozdu. Daha sonra gelen puanlar geçici bir
rahatlama sağladı, o kadar.
Somutlaştırmam gerekirse; takımda topu alan tüm forvetler
(Mulenga hariç) kafalarını öne eğip topla bir on beş – yirmi metre gitmeden,
bir iki kişiyi çalımlamadan topla vedalaşmıyor. Tayfur, Oğuzhan, Hüseyin,
Hurşut, Timur topu sürüp sıkışınca arkadaşlarını görüyorlar. “Teknik” oyuncu
olmak çalım becerisini değil, en çabuk sürede ve en kısa yolla gole ulaşma
becerisini anlatır. Bu arkadaşlar bilsin ki, biz atana da attırana da aynı
mesafedeyiz. Hedefimiz takımımızın kazanmasıdır elbette. Ancak sahada mücadele
eden bir takım görmek de en büyük özlemimizdir.
Ünal ve Samet hocaların “takım” olma meselesine eğilmesi
aciliyet arz ediyor. Özellikle kiralık oyuncuların iş ciddiyetlerindeki düzey,
kazanılan/kaybedilen puanlarla doğru orantılı. Sezon başında şampiyonluk hedefi
zikredilmedi, ama gelinen nokta bazı hayaller için heyecanlanmamıza neden
oluyor. Tam tersi, sahada takım yoksa, şampiyonluk “hayal” oluyor.
Hayalden hayale fark var gördüğünüz gibi.
Yorumlar