Geçen haftadan kalan keyif, hafta 4-1'lik Güngören galibiyetiyle devam etti. Maçtan önce akla gelen kötü hatıralar, bu sezonun iyi geçeceğine dair umutlara bıraktı yerini. Aslında Güngören'in suçu yoktu, onlara mağlup olmamızı sağlayan isimlere sövmeliydik, futbolcusundan yöneticisine... Bir daha öyle adamları bağrımıza basmamız gerektiğini hatırlattı bu maç bize. Kötü günleri iyilerle değiştirelim, madem eskinin yerine yenisini yaratıyoruz, Bolu'dan da galibiyetle dönelim!
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta
Yorumlar