Ana içeriğe atla

Küfür!

Daha önce de yazmıştım bununla alakalı bir şeyler. Tribünde kalabalıkların içinde saklanıp veya internette sahte kimliklerle küfür eden zihniyetten tiksinmemek imkansız.

Adamın kafası bir şeylere kızıyor, tepesi atıyor, bazen de sırf laf olsun diye kalkıyor topçunun, hocanın, yöneticinin, rakibin, hakemin anasından başlıyor,sülalesinden çıkıyor, işin içine bacısını hatta çoluk çocuğunu karıştırıyor. Nasıl bu kadar rahat davranıyor, nasıl bu kadar insanlıktan çıkıyor? Birincisi cahil! İstediği kadar doğruları söylesin, ağız ishali olan bu adamın dediklerinin hükmü yok.

İkincisi korkak! Kimi zaman tellerin arkasından, karşı tribünden, internet aracılığı ile evinden odasından rahatça küfrediyor. Küfrettiği kişiler tellerle, duvarlarla ondan korunmuyor, aksine o teller, duvarlar, kapılar onu küfrettiklerinden koruyor. Kaldırın bakalım telleri, şöyle karşı karşıya 3 metre mesafe olsun, kolay olur mu öyle sövmek? Adana küçük yer. Delikanlıysa bu mert vatandaş sokakta küfrüne muhatap olanla karşılaştığında sövmeyi bir deneyiverse de dayağın hasını yeyiverse.

Bu tip adamlarla internette mücadele etmek çoğunlukla yorucu ve yıpratıcı. En isabetlisi yok saymak. Savcılığa suç duyurusunda bulunmak da bir sonuca varabilir. Tribündeyken ise böyle bir tipin etrafında kalabalık olunursa sonuç alınabilir..

Geçen günlerde yeni yönetimde yer alan Zübeyt Şendur kendisine yönelik ahlaksızca saldırılardan dolayı istifa etmişti. Kendisi Adanasporlu veya Galatasaraylı olabilir. Biz de bunu eleştirebiliriz. Ama en hafif tabirle, aşağılık ve kahpece küfür etmeye kimsenin hakkı yok. Aynı haksızlık şu an Demirspor camiasında herkese yapılıyor ve korkarım bu bir camia geleneği haline geliyor. Selahattin Aydoğdu ateşten gömleği tekrar sırtına geçirdi. Ama doğrularıyla ama yanlışlarıyla bir şeyler yapmak gayretinde olduğunu düşünüyorum. En basitinden Erçağ'ın ve Juninho'nun gitmesi bizi taraftar olarak yaraladı. Şimdi bunun telafisini bekliyoruz. Beklerken de kimseye bela okumuyor, ahlak sınırlarından ayrılmıyoruz. Çünkü Demirspor sevgimizi kişilere endekslemedik. Millet ilk fırsatta mübarek sayılan bir ayda kahır bela okumaktan geri kalmıyor!

Diğer taraftan potansiyel başkan adaylarından Mehmet Gökoğlu veya Ali Uğur Akbaş veya Aydoğdu'ya muhalefet olan herhangi birine de aynı dozda küfürlü mesajlar yağıyor. Yahu arkadaş, tamam Demirspor'u seviyoruz ama insanlıktan bu kadar mı çıktık? Bu kadar mı yozlaştık? Böyle olmaz, olmamalı. Herkes birisinin evladı, babası, eşi... İnsan hiç mi kendisini onların yerine koymaz? Empati kurmak bu kadar zor olmamalı.

Bana kolaya kaçıyorlarmış gibi geliyor bunu söylediklerinde ama bazen yöneticilerin veya taraftarların şu lafına hak vermiyor değilim:"Bu gidişle Demirspor'da yöneticilik yapacak kimse koymayacaklar." Doğru, kimse hem para verip hem de kendisine sövdürmek istemez. İnternetin yaygınlaşmasıyla herkesin bir gözü internette artık. Yöneticilerin veya yönetici adaylarının da. Her yazılanı okuyor, kamuoyunun nabzını internetten tutuyorlar. Böyle bir mecrada insanın kendisine edilen küfürlere karşı sakin kalabilmesi gerçekten çok zor. Sakin kalabilenleri tebrik etmek ve onlara helal olsun demek gerek.

Bu işin bitirilmesi, en azından azaltılması yolunda şöyle bir önerim var. Bu işten en fazla mustarip olanlar, örneğin Aydoğdu ve Gökoğlu beraberce, el ele halkın karşısına çıksınlar; "biz bu işten çok çekiyoruz, çok rahatsızız. Bundan sonra ikimizden birisinin kişilik haklarına saldıranlara karşı birleşip yasalar dahilinde en sert şekilde cevap vereceğiz. Demirspor sevgisi ve mücadelesi ayrı, insanlık mücadelesi ayrı" desinler. İki tarafı da destekleyenler böylece eleştirilerinde daha insani davranabilir belki de. Samimiyetle küfüre karşı savaş açanlara toplumun her kesiminden mutlaka destek gelecektir diye düşünüyorum.

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
Neredeyse takımın rengi konusunda bile uzlamayacağız yakında. 10 kişinin Demirspor konusunda aynı şeyi düşünmesi imkansız hale geldi. Acilen bu gerginliğin aşılması lazım.
Unknown dedi ki…
"Adana küfre ve erkeğe kesmiştir" diye bir yazı vardı Adana'ya Kar Yağmış kitabında, haklı gerçekten, tamam küfür Adana'da yeni değil ama artık bıçak kemiğe dayanıyor demek ki . Tanımadığın bilmediğin insanlar hakkında bu kadar fütursuzca konuşulmaz. eleştiri olsun ama seviyesi olmasın. Neyse ki sizin yazılarınız bu konuda yol gösteriyor.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...