Daha matematiksel olarak kümede kalmayı garantilemedik; ama yönetim savaşları takımın durumuna bakmaksızın başladı görünüyor. En azından ligin sonunu bekleyip bir muhasebe içine girilebilirdi. Takımın şu kritik iki maçı öncesi eleştiriler zamansız gibi görünüyor. Aydoğdu yönetimine destek veren önceki yöneticiler bu desteklerini çekmiş görünüyor. Aydoğdu yönetimini eleştirecek noktalar elbette var; her zamanki gibi maddi meseleler başta geliyor. Eskinin analizini yapmadan, yanlışlarını ortaya döküp temize çekmeden sadece bu bir kaç ayı değerlendirmek doğru bir yaklaşım gibi görünmüyor. Bu eleştirileri kesin olarak ligte kaldıktan sonra yapalım.
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta
Yorumlar