Orduspor maçının kahramanları iş başındaydı; Efe ve Juninho ile 1 puanı kurtardık; 2-0 geriye düşüp de puan almak bu sene rastladığımız bir hadise değildi, genelde tersi olurdu. Maçın genelinde istekli bir oyun oynadık ama pozisyonları değerlendiremedik ve atamayana attılar. Neyse ki bu kez son dakikada -Erçağ'ın ekstra performansı ile- puanı aldık, 3 haftada 5 puan yaptık. Urfa ve Buca maçlarında da bu şekilde en azından 1 puanı alsaydık şimdi planlarımız farklı olabilirdi.
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...
Yorumlar