Ana içeriğe atla

Kaybetmemek


Urfa maçı ile yine kendimize has, garip bir istatistik tutturduk. Bu mağlubiyetler koymuyor artık bu bilinsin. Ama AŞ maçında böylesi bir tabloyu kimse hazmedemez, maalesef… 
Sahada mücadele edenlerin iyi niyetinden şüphe duymak istemiyorum. Buna girersem lig bitmez, hayatın anlamı kalmaz. Bu ilk akla gelen şey olsa da, akla her geleni dillendirmemek gerekir. Tesadüf olarak değerlendirip geçelim bakalım.
Mustafa Uğur geçen sene takımın başına geldiğinde bitik bir takım vardı. Tribünde, sahada, fizik ve moral olarak… Sonra bu takım haddini bilip, iyi kapanıp kontralarla çıkmaya, goller bulup yine iyi kapanmaya başladı. Puan tablosunda bizim yerimize bakıp gelen takımlara çakıp gönderiyorduk. 1461 Trabzon ikramıyla playofflara da kaldık. Aslında olmamız gereken yer tam da ligin ortalarıydı. Aynı bu sene olması gerektiği gibi.
Demek ki haddimizi bilmiyoruz. Demek ki bizim öncelikle gol yememek üzerine bir oyun yapısı kurmamız gerekli. Bu saatten sonra sahaya çıkan her oyuncunun aklında gol yememek düşüncesi olmalı. Oyunun tek ofans tarafını –o da kafasına estiği zaman – oynamaya niyetli oyunculara “siz az oturun bakalım” dememizin zamanı geldi. İster yedi kişiyle gidelim, ister üç kişiyle, biz gol atıyoruz zaten. Atmaya da devam edeceğiz. Eldeki malzemelerle en iyisi nasıl yapılır, bunun üzerine eğilmek şart. Bunu kısa vadede sağlamanın tek yolu kafayı gözü yarmış, kaybetmemeye adanmış bir oyuncu topluluğu yaratmaktan geçiyor. Öncelikle moral bir motivasyon yaratmak lazım. Adanaspor maçı bu motivasyonun itici gücü olabilir. Arkasına cehennemvari MİY deplasmanı geliyor. Nasıl bir kadro yapısı kurulabilir peki?
Kaleci ve stoperlerin isimleri değişse de performanslarında bir farklılık görülmüyor. Yalnız Burak’ta belirgin düşüş var. Yiğitcan – Erdi ikilisi daha evladır. Solda Oğuzhan, defans tarafını geliştirmeye çalışırken ofansı da unutmuş görünüyor. Nurettin tekrar düşünülmez mi? Sağ taraf şimdilik boş kalsın, Urfa maçında da boştu zaten. En kritik gördüğüm yer, defansın önü. Rıdvan sakatlanmadan önce hoca burada deniyordu. İyileşmedi mi hala Rıdvan? Bütün sahayı koşup topları ezse dahi ruhuyla oynayan bir oyuncuydu. İyileşse, ya sağ bekte ya da defansif orta saha olarak ondan verim alsak. Keza İlhan Aydoğdu, A2 liginde 90 dakika oynuyorsa normal ligde de 60 dakika çıkartamaz mı? Çıkıp harikalar yaratsın demiyorum, beklentim belli. Çıkıp oynayabildiği kadarını oynasın, yeterli. Ferhat ile beraber yaratıcılığı belki az ama daha sert bir ikili olurlar. Önlerinde kesinlikle Yusuf olmalı, onda da hem ruh hem yetenek var. Efe’den maalesef bir şey görmüyoruz sezon başından beri. Erçağ ve Timur da sahada olması gereken savaşçı isimler. Hocaların Juninho alerjisi mi var peki? 90 dakika oynayamaz diye bir doktor raporu mu var ellerinde?

Bolca boş laf ettim, kadro kurdum, oyuncu tedavi edip sahaya sürdüm, mentörlük yapıp motivasyon yükledim. Buna mecburdum, çünkü zaman kısıtlı, acil puanlara ihtiyaç var. Bu saatten sonra futbolcuların kaybetmemeyi ne kadar istedikleri belirleyici olacak. Bize kaybetmeye tahammülü olmayan oyuncular gerekli. Bunların en başında Erçağ geliyor. Takımı onun etrafında yeniden şekillendirirsek en azından sahada kaybedince bizim kadar olmasa da üzülen bir takım izlediğimize ikna oluruz. “Kaptan” Erçağ, takımını düzlüğe çıkarır diye umuyorum. Umarım yanılmıyorumdur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.