Adana derbisi bu yılki en önemli maçımız olarak görünüyor. Play-off hedefinden uzaklaşılınca bu yılı anlamlı haline getirmenin yolu olduğu için... 2008'te 1 puan alsak doğrudan çıkacağımız bir maçı "yukarının" isteğiyle rakibe verince bu maçların anlamı daha çok arttı. Geçen yıl 45 dk.da 4 gol atmak o öfkeyi ancak bir nebze dindirdi. Son iki maçta puanlar eşit olsa da onların üstündeydik, bu kez puan farkıyla yukarıdayız. Aramızda mesafe olması iyidir. Mesafeyi koruyalım! O efsane sözle söylemek gerekirse, "herkes kendi metrekaresine!"
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar