Demirspor'a dair iyi veya kötü sadece propaganda kokan haberlere artık taraftar inanmıyor. Kapalı kapılar ardında olup bitenlerin ardından dışarıya yansıyan destek ya da köstek sloganları inandırıcı olmuyor. Artık twitter, facebook ve pek çok site aracılığı ile herkes görüşünü bildiriyor; konulardan haberdar oluyor. Böylece birilerinin yaratmaya çalıştığı gündem oldukça sakil kalıyor. Bunları Balıkesir maçı sonrası esen olumsuz hava için yazıyorum. Takımda olan biteni ya sonuna kadar desteklemek ya da ölümüne kötülemek gibi bir hastalığımız var. İyiye iyi, kötüye kötü demek; yeri geldiğinde eleştirip yeri geldiğinde övmek (eleştirel destek diyorum ben buna) değil keskin bir şekilde taraf tutmak genel bir kabul olmuş durumda. Her şeyi süt liman ya da kara basan gibi gösterme çabalarında taraftarı etkilemek artık daha zor. Çünkü herkes olan biteni rahatlıkla yorumlayıp kendi gündemini oluşturabiliyor. Yöneticiler yakın olmak uzak olmak gibi bir dertleri yok. Demirspor gündemi, kapalı kapılar arkasına sığmıyor artık.
Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu. Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar. Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek. Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta
Yorumlar