Şu anda yaşam alanlarımız savaş alanı. Tayfa'dan kardeşlerimiz dışarıda. Bir araya gelemediler. Kendi yaşam alanımıza sokulmuyoruz. Bizim can güvenliğimizden sorumlu olanlar bizim canımıza kast ediyor. Bu kabullenilebilir bir şey değil. Bu bir MHP, BDP, CHP meselesi değil. Bu bir siyaset meselesi değil. İnsanlar, kendi ülkelerinde "yaşadıklarını" hissetmek istiyorlar. Neden bu noktaya geldik, bunu sormak yerine, bunu sormak isteyenin eline cetvelle vurmaya yeltenen öğretmen edası var idarede. Kusura bakmayın artık öyle öğrenciler yok. Et de benim kemik de. Bizim üzerimizde tasarruf hakkına sahip değilsiniz. Bugünlerde yaşananları sadece bir AVM meselesine indirgemeyemezsiniz, ağaç kesimi meselesine indirgeyemezsiniz.
Cumhuriyet Bayramı'nda Cumhuriyet Savcıları cumhuriyete sahip çıkan cumhura dava açtığında bu noktaya yolculuk çoktan başlamıştı.
Otobüslerde Türk Bayrakları aranır olduğunda yolculuk hızlanmıştı.
Değerlerimize hakaret ettiğinizde yolculuk ilerlemişti.
Polis eliyle insanlara herhangi bir canlıya yapılmayacak müdahalelerde bulunulduğunda yolculuğun kararlılığı artmıştı.
Aynı polis ve idareciler eliyle kulaklar tıkanırken, müdahale keskinleştirilirken yolculuğun fitili de ateşlenmişti.
Masum insanlara güç kullanmak hükmetmek değildir. Hükümet etmek her kesimi anlamak demektir. Umarım bu olaylar bir anlayış çabasını başlatır.
Bu yol çok uzundu, çok ıssızdı, çok yalnızdı.
Yorumlar