Ana içeriğe atla

Halk Hareketi Devam Ediyor

Gezi Parkı'nda başlayan halk hareketi tüm yurtta devam ediyor. Dün Taksim'de, Kuğulu Park'ta, İzmir'de her renkten formalı "çapulcu" sokaktaydı; hareketi büyütmeye devam etti. Halk sokaktaysa korkuya geçit yok. Siz de giyin Demirspor formanızı, sesinizi yükseltin, korkuya geçit vermeyin.

Tayfa'dan Okan Akdoğan, Hem İstanbul'da hem Ankara'da Demirspor formasıyla direnişteydi, onun yazdıklarını, yaşadıklarını paylaşıyoruz:

"Direniş'te Asıl Yaşananlar

Nefes almak zordu Ankara'da. Çünkü birileri ciğerlerimi kesiyordu İstanbul'da. Fakat cuma günü iki çok önemli sınavım vardı. Fazla büyük bir olay yoktu ama yüreği titriyordu insanın. Ve deplasman yolculuğu başladı sınavlardan sonra.

 Daha varamamıştık ki İstanbul'a kara bir haber geldi gecenin 4 buçuğunda. Ankara diyordu mesajda. Ardından bir de İstanbul. Yol bitmedi, bitmek bilmedi. Sabah vardık. İstikamet İstiklal'di. Birçok direnişçi mahsur kalmıştı parkta. Arada ise çevik kuvvet.. Öğlene doğru kalabalık arttı. Halk şimdi dillerde dolaşan o komik sloganları atıyordu. Bazı yerler yıkıktı kırıktı ama bir yandan etrafı toparlıyordu, temizliyordu. Ve birden çevik kuvvet üzerimize yürümeye başladı. Ara sokaktaki bir çaycının üst katına sığındık. çevik kuvvetin arasında ise ellerinde sopalar olan insanlar vardı. Kalabalığın üzerine yürürlerken çevreye de zarar veriyorlardı. Pencereden baktığımızı gördüler ve bulunduğumuz binanın içine biber gazı attılar. Hepimiz yerlerdeydik, astımı olan bir arkadaş baygınlık geçirdi. Dışarısı da biber gazıydı ama içerisinden daha az yoğun olduğundan tüm gücümüzle kalkıp pencereleri açtık. Bizi gören bir grup TKPli çevik kuvveti üzerine çekti ve biz de o sırada o binadan kaçıp ana caddeye çıktık ve kendimizi kaldırımlarda yerlere bıraktık. Kendimize biraz gelince duramadık yerimizde ver kız arkadaşımla tekrar kalabalığa katıldık. Çevik kuvvet saldırıyor, ülkücüsü, koministi, sosyalisti, cumhuriyetçisi, galatasaraylısı, beşiktaşlısı, fenerbahçelisi, adanademirsporlusu, adanasporlusu, karşıyakalısı, göztepelisi, trabzonlusu, gayi, lezbiyeni, travestisi her kesimden halk direniyordu. Hatta bir sürü turist de vardı. Perişan halde olan turistin biri gelip yardım istedi limon verdim kendine gelince tekrar ön tarafa geçti. Gün boyu direndik. Saat 4 gibi ise yorgun düştük, sol görüşlü olsak da ülkücü olan arkadaşların evinde kaldık. Ertesi yüzbinler taksime yürüyünce çevik kuvvet çekilmek zorunda kaldı. 

Günlerdir Gezi Parkında aç susuz mahsur kalan halka yardım edildi. barikatlar kuruldu. Fakat geri çekildik diyen polis gece aniden saldırıya geçti. Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nin orada çok çetin bir çatışma yaşandı. Polis kurduğumuz barikatları aşamayınca askeri hastanenin içinden direk aramıza girmek istedi fakat oradaki askerler polise izin vermedi. Bunun üzerine polis 'kapıları açın yoksa sizi biber gazına boğarız' diye tehdit etti. Askerin cevabı ise kesin ve netti: 'Siz biber gazını atın, biz de atacak bir şeyler buluruz'. Daha sonra askeri hastane kapılarını bize açtı, yaralılarımızı tedavi etti, gaz maskesi dağıttı. Beşiktaş'ta bulunan arkadaşlardan ise kötü haberler geliyordu. Polis Çarşı Grubunu BAÜ kampüsüne sıkıştırmış durmadan saldırıyormuş. Birçok tutuklama gerçekleşti. Birçok yaralı vardı. Buna rağmen herkes inançlı ve diriydi. Sabaha karşı saldırı durunca herkes hep birlikte temizliğe başladı. Ac olanlara ücretsiz yiyecek içecek dağıtıldı. Çevre düzenlendi ve provokatörler susturuldu. Partisi, sosyal örgütü olanlar sadece kendilerine ayrılan yerlerde bulunuyor bu yerlerin dışında siyasi bayrak flama kullanmasına izin verilmiyordu. Türk bayrağı dışında bayrak açtırılmadı. Yaşadığım kısa bir olayı anlatayım. Yorgunluktan yere yığıldık kaldık ve bir süre sonra 7-8 yaşlarında taç satan bir çocuk geldi. Abi taç alır mısınız? dedi ben de, özür dilerim küçük, paramız yok günlerdir buradayız, dedim. Çocuk elindeki döneri bize verdi ve 'abi ben çalışıyorum para kazanıyorum siz açsınızdır bunu yiyin ben kendime alırım' dedi. Çok duygulandık ve çocuğa yemeğini geri verip parkta yemek yiyebileceğimizi söyledik. Öğlen eve geçtik dinlenebilmek için çünkü uzun süredir aç ve uykusuzluk eve vardığımızda saat 3 gibiydi ve yaklaşık 1-1.5 saat sonra Beşiktaş'tan kötü haberler gelmeye başladı. Dayanamadık ve Beşiktaş'a desteğe gittik. 

Oraya bir türlü ulaşamıyorduk. Polis oradakileri çembere almış saldırıyordu biz de her defasında oraya ulaşacak bir yol arıyorduk. Ara sokaklarda takip edildik. Güvenli hiçbir yer yoktu. acilen uzaklaşmamız gerekiyordu oradan ve bir taksiye atladık. Paramızın yettiği kadar taksi ile uzaklaşınca indik. Kalan yolu yürüdük. Gece geç saatte eve vardık ama uyuyamadık. Sabah kalkıp hazırlandık ve arkadaşlarla Taksime gittik. Burada direnişe devam ettik. ellerimizde ilaçlar, göz için ilaçlı su, rahat nefes alabilmek için viks ve sirke.. Üzerimizde helikopterler dolaşıyordu ve ortada hiçbir duman yokken hava şeffaf iken aniden gözlerimiz yandı ve nefesimiz kesildi. Bu diğer biber ve portakal gazından çok daha kötü bir gazdı. onlarca insan yerlere yığıldı. her tarafta kaçışan insanlar ve yerlerde bayılıp yatan insanlar vardı. Ve kalabalıktan, o caddenin her yerinden 'doktorrrr' diye bağrışmalar geliyordu. doktorlar yetişemiyorlardı. Ben bir arkadaşımı kucaklayıp olay yerinden uzaklaştırıp gezi parkına götürdüm. Uyumaya çalıştık toprağın üzerinde ve üstümüzde birşey yokken. Üç arkadaş sıkıca sarılıp ısınmaya çalıştık. Kız arkadaşım çok üşüyordu ve oturdu ben de oradaki ücretsiz yiyecek dağıtan devrim marketlerinden birine gittim altımıza açmak için boş karton kutu olup olmadığını sordum onlar bize battaniye verdiler sonra onunla örtüldük. direniş 5e kadar sürdü. O gün gezi parkında kütüphane ve sınava çalışacaklar için derslik inşaatları başlatıldı. Sınıf arkadaşlarım Ankara'ya dönüp sınava girip girmeyeceğimi sordular paramın olmadığını ve dönemeyeceğimi söyledim kendi aralarında para topladılar ve bana yolladılar. Ben de paranın bir kısmıyla bilet aldım bir kısmıyla arkadaşlara yardımda bulundum ve otobüse atlayıp Ankara'ya doğru yola koyuldum.

Ankara'ya gelirken uyuyamadım ve geldiğim gibi sınava girdim. Sınavdan sonra bahçelide bir arkadaşın evine geçtim orada yorgunluktan uyuya kalmışım 7 gibi telefonum çaldı ve acilen destek ve tıbbi yardım isteniyordu. Hemen yola çıktım yağmur altında bahçeliden Tunalı'ya doğru yürümeye çalıştım sırılsıklam olmuştum önümden toma geçti ve karşıdan polisler geliyordu ve geri dönüp başka bir yol bulmaya çalıştıysam da yine polislerle karşılaştım. mecburen eve dönmek zorunda kaldım. Perşembe günü ise evi taşımak zorundaydım ve o günü ev işleri ve taşınmaya harcadım. Cuma günü ise dışarı çıktım Tunalı'dan Kızılay'a yürüyorduk. Arada yine bir sürü kendini bilmez vardı yolu kapatıp hızla akan trafiği durdurmaya çalışanlar, sarhoşlar vardı. Hepsini teker teker kenara çektim ve uyardım. Polise saldırması için fırsat vermeyin çevreye zarar vermeyin, dedim. Gidip Güvenpark'ta kitabımı okudum. Bugün, cumartesi on binler Kızılay'daydı. fakat ortada hiçbir sorun yokken, kimse çevreye zarar vermemişken, polisler saldırıya geçti çevreye ve halka zarar verdi hem de hiçbir uyarı olmadan.

Ben yarın tekrar gideceğim. Neden mi? Çünkü ben Adana Demirsporluyum. Biz asla vazgeçmemeyi çok iyi biliriz. İnadına direniriz. Biz halkın takımıyız. Biz halkın yanındayız, halkız. Eğer buna karşı olan bir kişi varsa aramızda çıkıp da 'ben Demirpsorluyum.' demesin."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.