Çalış, çabala, çal. Evet çal, kendi hayatından çal, mesleğinden çal, anandan babandan çal, eşinden çocuğundan çal, sen salak gibi çal. Sonra bir grup şuursuz çıksın, kafasına göre çalsın oynasın. Sen ise çaldın ya kendinden, git yat cezanı, mahpus olsun sana bu dünya. Kafasına göre çalana hava hoş, sen git onun cezasını yat.
Hayatımda bu kadar utandığım, bu kadar boynumu büktüğüm an ya olmamıştır ya da nadirdir. Kurumumda, çevremde, sokakta, halı saha organizasyonunda, evimde, orda burda her yerde boynum önümde, kuyruğunu kıstırmış, suç işlemiş bir köpek gibi geziyorum. Oysa onu ben yapmadım, bu utancımı eksiltmiyor lakin.
Gittiğin her yerde Demirsporluluk duruşu deyip, formana göre hareket etmesen, konu Demirspor olunca bilene bilmeyene buyduk bu olduk nutukları atmasan seni zerre ilgilendirmezdi Onur, hiç utanmazdın olanlardan. Üç satırlık bir üçüncü sayfa haberi kadar yer ederdi gönlünde yaşananlar, ama olmadı. Her gercek Demirsporlu gibi çalıştın çabaladın, verdin kendinden, her sahte Demirsporlu gibi gelip aldılar senden. Çok utanıyorum, çok. Bu işin içsel yönü.
Bir de dışsal boyutu var. Neymiş o zat olaylardan sonra Demirspor ve taraftarı hakkında bunu demiş, bu zat şunu demiş, umurumda değil. Dış çevre Demirspor üzerine ilk kez toprak atmıyor. Biz hep yalnızdık, hep yürüdük bir mezarın kıyısında. Onlar bizi gömerken, biz umursamadık, yeni doğan bir bebeğin hayata tutunduğu gibi tutunduk kimi zaman, kimi zaman da koştuk önce çocuklar sonra maraton koşucuları gibi. Kimseye aldırmadık, başka günahları görmeyenler, göremeyenler, görecek cesaretleri olmayanlar bizim günahlarımıza tutundular. İlk kez olmuyor, son kez de olmayacak. İlk kez doldurmadılar küreklerine topraklarını, son kez de doldurmayacaklar. Bize kendi utancımız yeter.
Umut da burada başlıyor işte; tamam boynumuz bükük ama şimdi bizi gömenlerin kâh seri kâh yavaş dönüşlerini, kıvırmalarını izlemek istiyorum uzaktan, bir köşeden. İşte bu arzu ile tutunuyorum umuda. Dünyanın ne kadar oynak olduğunu görmek için sarılıyorum umuda.
Bir husus daha var. Artısı ile eksisi ile Süper Lig. Çıktığımızı varsayalım. Son maçta olduğu gibi sahte Demirsporlular peydahlanacak, Demirspor daha fazla siyasete alet edilmek istenecek. Üç günlük Demirsporlular gerçek Demirsporlular üzerinden ve onların üzerine atarak pisliklerini ranta koşacaklar. Demirspor benim miydi bilmiyorum ama benim olmaktan daha da çıkacak.
İyi de hava 35-40 derece, güneş kavuruyor, Maraton dolu!
İyi de yıllar içinde kent takımı olmaktan çıkıp Türkiye çapında taraftarı en fazla olan takımlardan biri haline gelmişsin, dişe dokunur tek bir başarın yokken.
İyi de maziyi arayan ama o mazinin son günlerini dahi göremeyen, hatırlayamayan bir nesil oluştu artık. Geleceğin olacak bu nesil senin. Güzellik soyuttur, ne kadar anlatsan olmaz, yaşamak yaşatmak gerekir. Bu neslin de -geleceğinin de- bu nefese ihtiyacı var.
İşte bunlar için Süper Lig mühim.
Öyle bir hafta geçirdik ki umudum var, umudumdan utanıyorum yer yer. Ben kendime ettim Şimşek, ben kendimi ağlattım, sen güldür beni. Ben tozlu dikenli yerlerdeyim, bir el ver ayağa kalkayım.
Hayatımda bu kadar utandığım, bu kadar boynumu büktüğüm an ya olmamıştır ya da nadirdir. Kurumumda, çevremde, sokakta, halı saha organizasyonunda, evimde, orda burda her yerde boynum önümde, kuyruğunu kıstırmış, suç işlemiş bir köpek gibi geziyorum. Oysa onu ben yapmadım, bu utancımı eksiltmiyor lakin.
Gittiğin her yerde Demirsporluluk duruşu deyip, formana göre hareket etmesen, konu Demirspor olunca bilene bilmeyene buyduk bu olduk nutukları atmasan seni zerre ilgilendirmezdi Onur, hiç utanmazdın olanlardan. Üç satırlık bir üçüncü sayfa haberi kadar yer ederdi gönlünde yaşananlar, ama olmadı. Her gercek Demirsporlu gibi çalıştın çabaladın, verdin kendinden, her sahte Demirsporlu gibi gelip aldılar senden. Çok utanıyorum, çok. Bu işin içsel yönü.
Bir de dışsal boyutu var. Neymiş o zat olaylardan sonra Demirspor ve taraftarı hakkında bunu demiş, bu zat şunu demiş, umurumda değil. Dış çevre Demirspor üzerine ilk kez toprak atmıyor. Biz hep yalnızdık, hep yürüdük bir mezarın kıyısında. Onlar bizi gömerken, biz umursamadık, yeni doğan bir bebeğin hayata tutunduğu gibi tutunduk kimi zaman, kimi zaman da koştuk önce çocuklar sonra maraton koşucuları gibi. Kimseye aldırmadık, başka günahları görmeyenler, göremeyenler, görecek cesaretleri olmayanlar bizim günahlarımıza tutundular. İlk kez olmuyor, son kez de olmayacak. İlk kez doldurmadılar küreklerine topraklarını, son kez de doldurmayacaklar. Bize kendi utancımız yeter.
Umut da burada başlıyor işte; tamam boynumuz bükük ama şimdi bizi gömenlerin kâh seri kâh yavaş dönüşlerini, kıvırmalarını izlemek istiyorum uzaktan, bir köşeden. İşte bu arzu ile tutunuyorum umuda. Dünyanın ne kadar oynak olduğunu görmek için sarılıyorum umuda.
Bir husus daha var. Artısı ile eksisi ile Süper Lig. Çıktığımızı varsayalım. Son maçta olduğu gibi sahte Demirsporlular peydahlanacak, Demirspor daha fazla siyasete alet edilmek istenecek. Üç günlük Demirsporlular gerçek Demirsporlular üzerinden ve onların üzerine atarak pisliklerini ranta koşacaklar. Demirspor benim miydi bilmiyorum ama benim olmaktan daha da çıkacak.
İyi de hava 35-40 derece, güneş kavuruyor, Maraton dolu!
İyi de yıllar içinde kent takımı olmaktan çıkıp Türkiye çapında taraftarı en fazla olan takımlardan biri haline gelmişsin, dişe dokunur tek bir başarın yokken.
İyi de maziyi arayan ama o mazinin son günlerini dahi göremeyen, hatırlayamayan bir nesil oluştu artık. Geleceğin olacak bu nesil senin. Güzellik soyuttur, ne kadar anlatsan olmaz, yaşamak yaşatmak gerekir. Bu neslin de -geleceğinin de- bu nefese ihtiyacı var.
İşte bunlar için Süper Lig mühim.
Öyle bir hafta geçirdik ki umudum var, umudumdan utanıyorum yer yer. Ben kendime ettim Şimşek, ben kendimi ağlattım, sen güldür beni. Ben tozlu dikenli yerlerdeyim, bir el ver ayağa kalkayım.
Yorumlar