Ana içeriğe atla

Konuk Yazar: Manisa Maçı İzlenimleri

Uğur Ali Yıldırım, onca yol tepip geldiği  Manisaspor maçına dair izlenimlerini paylaşıyor bizimle:

"Sağolsun uçak firmalarının "aylar önce bilet alın yoksa servet ödeyin " şeklindeki fiyatlandırma politikası nedeniyle 15 saat gibi yorucu bir yolculuktan sonra vardığımız memleketimiz, Van'a göre bizi gayet sıcak ve baskın bir havayla karşıladı. Otobüsten iner inmez yetişmeye çalıştığım stad çevresinde oldukça gerildim. Sınırlı sayıda kalmış KAPALI B biletini satacak görevliyi yarım saat bekledikten sonraki 20-30 dk. içinde bir kaç kişinin çapının 50-80 katı kadar bilet almış olması sebebiyle,- ki bunu önde bulunan vatandaşlar söylüyordu, kalabalıktan gişeyi görmek bile mümkün değildi- bilet alamadım ve yolculuğun da verdiği yorgunlukla iyice gerildim. Bu münferit kişilerin 50 liraya karaborsacılık yaptığını öğrenince stad görevlilerine şikayette bulunsak da pek oralı olmadılar. (Şunu belirtmeliyim eğer gruptan bir kaç kişi orada olsaydı bunu yapamazlardı, daha önce yapmaya çalışanların başına ne iş geldiğini çok iyi hatırlıyorum). Ben de bilet bulamayacağım telaşı ile hiç adetim olmamasına rağmen hem eşimle daha rahat maç izleyebileceğim, hem gruba daha yakın olabileceğim KAPALI A dan bilet almak zorunda kaldım. En son grupla yaklaşık 6 sene önceki Urfaspor maçını izlemiştim, bir daha kısmet olacağını düşünmüştüm olmadı. Sağlık olsun. Kapalı A gişe sırasında da fazla sayıda bilet almak isteyenleri bir kaç kişi ve bir polis memurunun çabasıyla engelledik ve biletimize kavuştuk. Eğer biraz sesimiz yükseltip müdahale etmeseydik, orada da bir izdiham ve aynı senaryo başımıza gelebilirdi. Ama olmadı ve sıra halinde biletimizi alabildik.

Bu izdaham ve karaborsacılar rahatsız olduğum birinci şeydi.

İkincisi; ne güzel maça girdik. Güzel bir atmosferde inançsız oynayan bir takımla karşılaştık ve en baştan beri umarsız olarak daha önce de belirttiğim Özgür Öçal - hakeme çok kızmamıza rağmen- direk kırmızı ağır olsa da ikinci sarıdan atılmayı hak etti. Hakemin tribünden bu kadar çok tepki görmesi ise daha önce verdiği tutarsız, pozisyonlara uzak ve futbolcuların tepkisine göre kararını değiştiren tutumuydu. Pozisyonları ne kadar uzaktan süzmeye çalıştığını bizzat gördüm.

O kadar yoldan geldik hemen geri döneceğiz hiç kafaya takmaya gerek yoktu aslında. Bu 8 sene de ne maçlar izlemiştik bu bizi etkilemezdi, ta ki o işini yapmak için orada bulunan ve emekçi olan kameramanın kafasına koltuk çarpana kadar. Hiç O kadar moralim bozuldu ki , o zaman tadı kaçtı işte. Olayın tek pozitif yanı grubun buna tepki göstermesi ve "sahaya atan bizden değildir" demesiydi. (Diğer taraflardakini bilmem ama Maratonun Güney tarafında bulunan Polisler hiç bir şey yapmamasına rağmen bir sürü koltuk yediler. Demokratik ve objektif şekilde söyleyecek olursak genelde kızdığımız polislerin bu olaylarda bir katkısı yoktu)

Burada belirtmek istediğim tüm ülke spor kamuoyunun ve özellikle medyanın bu olayların yaşanmasına ne kadar masum görünmeye çalışsalar da çanak tutmaları. Şu olaylar olunca "sahalarda görmek istemediğimiz olaylar" demeyi biliyorlar ama oluşturmak istedikleri İKİ TAKIMLI futbol gündemi ve "DAN DAN" ses efektli haberler ile bunu en başta onlar körüklüyor.

Sahada konuşacak bir şey yoktu, tek güzel hareket Kahe'nin gözlerimizin önünde attığı goldü. Takım ruhsuz ve inançsızdı. Maçın adamları o dev pankarta emek verenlerdi."

Yorumlar

Unknown Artist dedi ki…
Söylediklerinizin çoğunluğuna katılıyorum. Çıkan olaylar sonucu staddan erken ayrılmak zorunda kalan biri olarak, TRT kameramanının durumunu bilmiyordum, kırılan koltuklar konusunda da 65. dakikaya kadar olan kısmı için yorum yapabilirim.

Kapalı D Alt bölümünde maçı izlemiş birisi olarak sanırım 65. dakikaya kadar olan olaylara en yakın kişilerden biri bendim çünkü Manisa taraftarı ile aramızda telden başka bir şey yoktu.

Olaylara gelirsek,
maç başında ilk önce bizim tarafımızdan sataşma başladı bunu kabul edelim. Daha sonra karşılık geldi. "Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa" diye inlerken tüm tribünler, bu tezahurata Manisa taraftarı da katıldı ve Demirspor taraftarını maç başlamadan yapılan bu tezahuratlar sonunda yürekten alkışladılar öncelikle onları bu konuda cidden tebrik ediyorum.

İlk golden sonra Manisa taraftarı bariz bir şekilde bizim bulunduğumuz Kapalı D Alt bölümü tahrik etmeye başladı ve bu devre arasına kadar sürdü. Devre arasında malum olaylar oldu ve 1 taraftarımız karşı tarafa atlayıp olay çıkardı. Aslında o arkadaşı da tebrik ediyorum. Yaptığı büyük bir cesaretti fakat yine de yanlıştı. Koltuklar da kırıldı atıldı su da atıldı karşı tarafa..
Fakaaaat gelelim çevik kuvvete.. Bu konuda işte size katılmıyorum. Resmen bizim bölümü taciz ettiler. Size buradan kask numarası da vereyim ki o şerefsizi unutmam daha.
T14114 kask numaralı arkadaş (arkadaş diyorum da yanlış anlaşılmasın)
Olaylar yatışmaya yakın aramıza dalarak önüne geleni coptan geçirdi. Küfürler etti. Ve tüm bunların sonunda tribünden ayrılırken ağzında gevşek bir gülümsemeyle yanındaki arkadaşına ballandıra ballandıra nasıl milleti coptan geçirdiğini anlatarak tribünden ayrıldı, diğerleriyle birlikte.

Şunu da anlamıyorum, stadın çeşitli yerlerinde olaylar çıktı, evet. Fakat bu olaylar yatıştıktan sonra oraya çevik kuvvet göndermek de neyin nesidir sormak istiyorum. Yeni sakinleşmiş taraftarı tahrik etmekten başka hiç bir şey yapmadı çevik kuvvet. Ve bundan da baya bir keyif alıyor gibiydiler..
Eyyorlamam bu kadar.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...