Pazar Pasajı, Adana'ya Kar Yağmış'tan...
"Tekel fabrikasının, Güney Sanayi'nin, Motor, Endüstri, Yapı Sanat Okullarının ve nice sanatçı, nice yazarlar yetiştirmiş Adana Erkek Lisesi'nin yer aldığı dar bölgenin tam ortasına çakılan, biçimsiz, balkonsuz, yüksek binanın, Sabancı Yurdu'nun çirkinliği yalnızca estetiğinde değildi artık. Kadirli'den, Kozan'dan, Osmaniye'den, Karaisalı'dan gelen, geldikleri 'komando kampları'nda eğitim gören bu insanların yerleriydi. (...) Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul ve yeni ekibiyle öğrendik ki, he biri ölüm makinesi haline gelmiş bu insanlar da yakalanabilirdi. Artık eskisi gibi kolayca su olup buharlaşamıyor, yel olup kaçamıyorlardı. (...) ve yakalandıkça durumun vahameti ortaya çıkıyordu: Hepsi birer profesyonel katil olarak yetiştirilmişlerdi. Ellerinde öldürmek için her şey ve yeterli destek vardı. (...)
Sonra kısa bir süre sonra yeniden Adana kara bir haberle çalkalanıverdi: Cevat Yurdakul pusuya düşürülüp öldürülmüştü! Evet, bir emniyet müdürü, sıkıyönetim güçlerinin kontrolünde olması gereken bir yerde, pusuya düşürülerek öldürülmüştü. Bir kez daha Adanalıların önüne çıkılmıştı. Adanalılar ayağa kalkmıştı' Türkiye tarihinde ilk kez polis ve halk aynı yerde kol kola yürüyüş yapıyorlardı! (...) Mahallelerde caddelerde büyük apartman tepelerinde yakılan lastikler Adana'nın üstüne çöken kara haberi tüm dünyaya duyuruyorlardı."
(Mehmet Tepebaşı, "Adanalıyık...", Adana'ya Kar Yağmış içinde, syf. 232-238-240)
"Tekel fabrikasının, Güney Sanayi'nin, Motor, Endüstri, Yapı Sanat Okullarının ve nice sanatçı, nice yazarlar yetiştirmiş Adana Erkek Lisesi'nin yer aldığı dar bölgenin tam ortasına çakılan, biçimsiz, balkonsuz, yüksek binanın, Sabancı Yurdu'nun çirkinliği yalnızca estetiğinde değildi artık. Kadirli'den, Kozan'dan, Osmaniye'den, Karaisalı'dan gelen, geldikleri 'komando kampları'nda eğitim gören bu insanların yerleriydi. (...) Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul ve yeni ekibiyle öğrendik ki, he biri ölüm makinesi haline gelmiş bu insanlar da yakalanabilirdi. Artık eskisi gibi kolayca su olup buharlaşamıyor, yel olup kaçamıyorlardı. (...) ve yakalandıkça durumun vahameti ortaya çıkıyordu: Hepsi birer profesyonel katil olarak yetiştirilmişlerdi. Ellerinde öldürmek için her şey ve yeterli destek vardı. (...)
Sonra kısa bir süre sonra yeniden Adana kara bir haberle çalkalanıverdi: Cevat Yurdakul pusuya düşürülüp öldürülmüştü! Evet, bir emniyet müdürü, sıkıyönetim güçlerinin kontrolünde olması gereken bir yerde, pusuya düşürülerek öldürülmüştü. Bir kez daha Adanalıların önüne çıkılmıştı. Adanalılar ayağa kalkmıştı' Türkiye tarihinde ilk kez polis ve halk aynı yerde kol kola yürüyüş yapıyorlardı! (...) Mahallelerde caddelerde büyük apartman tepelerinde yakılan lastikler Adana'nın üstüne çöken kara haberi tüm dünyaya duyuruyorlardı."
(Mehmet Tepebaşı, "Adanalıyık...", Adana'ya Kar Yağmış içinde, syf. 232-238-240)
Yorumlar