Ana içeriğe atla

izlenimler -2

Demirspor taraftarı 2.000 kişiye hapsedilemez dedik ya. Sonrasındaki olaylardan da bahsetmekte fayda var. Demirspor taraftarı içlerinde otururken çıkmayan olaylar her nasılsa taraftar Muharrem Gülergin tribününe nakledilirken çıkar gibi göründü. Hemen bizim taraftarlar da galeyana geldi. Koltuk kırıp Adanaspor A.Ş. tarafına atmak isteyenler oldu. Bunları tribün kısmen kendi otokontrolü ile frenledi. Zaten koltuğu attıkları yerdekiler de Demirspor taraftarı idi. O hırs ile bunu tartmak mümkün olmadı. Bu olaylar esnasında özellikle tribün ile muhatap olması gereken polislerin biraz daha tribünün duruşundan ve psikolojisinden anlayacak olanlardan seçilmesi gerekirken, en ufak bir kritere dikkat edilmeksizin dan dun görevlendirmeler yapıldığı açık seçik anlaşılıyor. Truva esnasında polisler hemen ellerindeki jopa davrandılar. Bir sonraki aşama biber gazı idi. Jopun ele alınması ile Şimşekler Grubu önderlerinin olaylara müdahalesi eş zamanlı oldu. E ne oldu, olan polise oldu. Onca kask ile, jop ile, biber gazı ile dindiremedikleri taraftarı iki tane üç tane adam gidip iki bağırma ile dindirdi. Demek ki; kaba kuvvet Demirspor taraftarına söz anlatmak için başvurulacak bir yol değilmiş. O nedenledir ki; taraftar yeri geldiğinde biber gazı diye tezahürat bile yapar. O nedenle tribünden anlayan polisin görevlendirilmesi gerekir.
 
Gelelim maçtaki küfre. Bu konudaki hassasiyetimizin bilindiğini düşünüyorum. Bu yazıda ise farklı bir açıdan bakacağım olaya. Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu maçta Muharrem Gülergin Tribünü'nde sadece Şimşekler Grubu yoktu. Mutat maraton ve kapalı taraftarları ile benim gibi şehir dışından gelen binlerce Demirspor sevdalısı harmanlamıştı o tribünü. Hedefe doğrudan Şimşekler Grubu'nu koymak her şeyden önce bu gerekçe ile tam doğru olmayacaktır. İkinci husus yine de kontrolün kendilerinde olması dolayısı ile Şimşekler Grubu'na ilişkin olacak.
 
Şimşekler Grubu tribün liderleri kim ne derse desin bir şanstır. Tabiri caiz ise sırtı kalkmış insanlar değiller. İletişim kurmak istediğinde o iletişime genellikle açıklar. İstanbul takımlarınını liderleri zaten ulaşılmaz büyük kişilikler sanırlar kendilerini. Diğer tribünü kuvvetli takımlar içinde de Şimşekler Grubu kadar bilinçli liderleri barındıranı ya yoktur, ya çok azdır. Şimşekler Grubu'na şahsen "ben eşimle,çoluğumla, çocuğumla maç izleyemeyecek miyim?" diye sitem etmiş biri olarak yazıyorum bu satırları. Adana küfreden insanların olduğu bir kenttir. Küfürü kesmek ancak onu engellemekle mümkündür. Maçlara az çok giden insanların Şimşekler Grubu liderlerinin yönlendirmesi ile en ufak bir organize küfür edilmediği tespitime katılması gerekir. Maça liderler en son girerler. Onlar girene kadar gençlerden, gruptan organize küfür gırla gider. Liderler girdikten sonra bunlar kesilir. Zaten tezahüratı küfre sığdırmayacak kadar da derindir bizim taraftar grubumuz. Özgündür. Ancak bu derinlik, küfre engellemekle sağlanmaktadır. Demirspor tribünlerinde maç esnasında söylenen tek küfürlü tezahürat "yok ki senden ötesi" tezahüratıdır, o da küfürden pek sayılmamalı.
 
Gelelim A.Ş. maçına. Bu maçın havası bir başkadır. Bu maç klasik bir aynı şehrin düşman kardeşleri rekabetini barındıran bir derbi değildir. Demirspor'un Adanaspor ile rekabeti Adanaspor'un Demirspor ile rekabetinden farklıdır. Bunu daha önce ayrıntılı olarak twitter üzerinden yazmıştım, tekrarlamayacağım. Sadece şunu söyleyeyim, Demirspor'un rekabeti hafızadan kaynaklanır. Bu rekabetin temeli, özellikle yakın geçmişte aldığı şekil, yemek yemeyen kızını Ankara'da bırakıp yollara düşürür adamı. Gecenin bir yarısında kuyruklarda titretir. Bu maçlarda gerginliğin bir yere vurulması lazımdır. Küfre vurulması en zararsız yoldur. Ayrıca tribün liderleri bu adamlara sövmeyin dese, kitleyi frenleyemeyecektir. Bir deşarj gerekiyorsa bunun bu yolla olmasını pek yadırgamamak gerekir. Bence dikkat edilmesi gereken şey bunun bir alışkanlık haline gelmemesidir. Böyle bir eğilim de sezmiyorum açıkçası.
 
A.Ş. taraftarlarına ücretsiz ders verildi yine bu maçta. Kendilerini git gide geliştirecekler sayemizde. İlk maçtaki A.Ş. tribünlerini daha fazla beğenmiştim, bu maçta çok kötülerdi. Takımın taraftarsız oynama cezası aldığı maçlarda stada büyük pankartlar yerleştirilir ya, onun gibi bir şey olmuştu, A.Ş. taraftarının yaptığı. Sesim üç gün geçti halen layıkı ile toparlamadı kendini. Gören hasta mısın diyor, Demirsporluyum demek yeterli. Sevdamızı büyüttük biz şimşeğim.
 
Son yazıda da maça değineceğim biraz.

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
"tribünden anlayan polis" ve "ücretsiz ders verildi" ile güldürdünüz Onur Biçer! Eline sağlık...
Unknown dedi ki…
"Zaten koltuğu attıkları yerdekiler de Demirspor taraftarı idi" .Ne kadar yanlış ve çirkin bir yorum. O taraftakiler Adanaspor taraftarı olsa ne olacak onlar da can taşımıyor mu aileleri yok mu? Böyle güzel bir blog sitesinde yazıyorsunuz holiganvari yazılar yerine örnek olacak yazılar yazmanızı isterdim. Artık seviyelerimizi artıtıp, Avrupadaki gibi futbola bir eğlence kültürü olarak bakmamız gerekmez mi? Saygılar...
Onur BİÇER dedi ki…
Nasıl farklı bir açıdan bakmışsınız. Aklımın ucuna gelmez, Adanasporlu ise atılmasını tasvip etmem. Kastım atanları durdurmak mümkün değildi, atanlar bilseydi Demirsporlu olduğunu atmazdı anlamındaydı. Atanların şuurunu ne kadar kaybettiğini belirten bir anlam taşıyordu. Düzeltme için teşekkürler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.