Ana içeriğe atla

İzlenimler - 1

A.Ş. maçına ilişkin izlenimlerimi iş yoğunluğu nedeni ile yazmakta geciktim. Maça gidip gitmeyeceğim maçtan bir gün öncesi akşam saat 10'a kadar belli değildi. Küçük bir kızım var, diş çıkarıyor ve yemek yerken beni istiyor huysuz olduğunda yanında. Cumartesi günü normalin biraz altında da olsa iyi yemek yiyince, bir video izlemem Adana yolculuğunu tetiklemeye yetti. Beş yıldır biz Demirsporlular o gün bugündür, diyorduk. Şimdi o günlerden bir tanesini kaçırmak olmazdı. Kızım uyudu, ondan af diledim, üç kez öptüm, totem yaptım ve tesadüfen bulduğum otobüs biletleriyle vurdum kendimi yollara. Yolda sosyal medyayı kurcaladım ve heyecanım bir kat daha arttı. Gençler gecenin 12'sinden itibaren stat çevresinde kuyruğa girmişler, sınırlı sayıda satılacak biletlerden alma telaşındalar. Zor bulunur böyle bir sevda. Ateş yakıp ısınıyorlar sokakta. Adana'dan mekan olarak uzakta iseniz canınız iner inmez şehrinize kahvaltılık ciğer çeker. Gençlerin bu görüntüleri fazlası ile etkiledi beni kendimi stat çevresinde buldum. Muharrem Gülergin Tribünü biletleri iki ayrı gişeden satılıyordu. Her iki gişe önünde de en az 200'er kişilik kuyruk sabahın 7'sinde bizi karşılıyordu. O gün tüm Demirsporlular için bugündü.
 
Gün içinde tayfadaki dostlarla hem hasret giderdik hem muhabbet ettik. Herkes içinden güzel dilekler geçiriyor, totemler yapıyor ama dışa yansıtmıyordu.
 
Büyük bir yanlış ile her iki maçı da bir takıma deplasman tribünü kadar yer vermek sureti ile oynatmanın daha güvenli olacağı savıyla karar alan İl Güvenlik Kurulu büyük bir yanlışa imza atıyordu.  Sonra bıçaklama olayları duyuldu. Adana'nın yapısında bu tür olaylar var. Bunu tamamen önlemek imkansız. Ancak tribünler yarı yarıya iken kimse azınlık olmadığı için herkes daha bir otokontrollü davranıyor ve olaylar daha az yaşanıyordu. Umarım bu sene yaşananlardan yetkililer gereken dersleri çıkarmışlardır da gelecek sene aynı hatalar tekrarlanmaz. Öte yandan olayların yaşandığı yerler de taraftarların çoğu tarafından dahi rahatlıkla bilinecek yerlerdi. Stat çevresinde bünyede bağışıklık yaratan biber gazlı polisler bulundurmakla olaylar hasarsız atlatılır düşüncesine sahip olmak ne kadar yanlıştı. Hatta bence bir kamu görevini ihmal dahi var. O gün stat çevresinde bulunan kaç taraftara sorsanız size Adanasporluların nerelerde Demirsporluların nerelerde toplandığını rahatlıkla söyleyebilirlerdi. Ancak stada yürüme mesafesindeki malum bölgelerde bu türden önlemler alınmamış ki, asıl olaylar da buralarda patlak verdi.
 
Demirspor bu kentin asli unsurudur. Demirspor taraftarını bir Demirspor maçında Adana'da deplasman taraftarı yapmaya kalkarsanız kendinizi rezil etmekten öteye gidemezsiniz. Öncelikle Yavuz'un da önceki yazılarında belirttiği gibi bizim ilk yarıda itirazımızı ilettiğimiz İl Güvenlik Kurulu Kararı'na aynı itirazların Adanaspor A.Ş. cephesinden de gelmesini beklerdik, en azından şekli bir centilmenlik adımı görmek isterdik o bile olmadı. Peki ne oldu, Demirspor'u hapsetmeye kalkanlar rezil oldukları ile kaldılar. Demirspor taraftarı 2.000 bilete sığdırılabilir mi? Sığmadık. Truva olarak adlandırılan operasyonlarla kapalı tribüne giren çok sayıda Demirsporlu vardı. Bunlar sessiz de kalmadılar, renklerini belli ettiler ve Adanaspor A.Ş.'ye tahsis edilen biletlerle Muharrem Gülergin Tribünü'ne nakledildiler. Bu işlemi yapmak için tek operasyon yetmedi. İki kez Muharrem Gülergin Tribünü'nde sıkıştık kardeşlerimize yer açtık. peki sonra ne oldu dersiniz. Maçın sonlarına doğru biz "ıssızlarda karanlıklarda" derken bize kapalı tribünden eşlik edilmeye devam ediliyordu. Yani güç Demirspor taraftarını, Demirsporlu Adana'yı 2.000 kişi ile sınırlamaya yetmemişti. Maraton tribününde de Demirsporluları seçmek o kadar kolaydı ki. Gördük ki bir kez daha Adana Demirsporludur. 
 
Bir sonraki yazıda taraftar ve tezahüratlara ilişkin görüş ve izlenimlerimi dile getireceğim. Belli ölçülerde eleştirilere ilişkin düşündüklerimi de bu sayede yansıtmış olacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...