Ana içeriğe atla

Demirsporlu Gözüyle Okumak-3

Bu kez Halil Cibran'ın Ermiş isimli kitabını okurken Demirspor'u düşündürenleri paylaşacağım. Halil Cibran Lübnanlı şair, filizof, ressam. Kitapta Orphalese isimli bir kentte yaşayan ve gelen bir gemiyle kendi topraklarına dönecek olan bir ermişin, kent halkına verdiği son öğütler konu ediliyor.
 
Belki de ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan kongre gündemleri, futbolculara emeklerinin karşılığının verilmemesi, şeffaf bir mali yapıya kavuşulmaması, çiftlikvari kulüp yönetimi bu satırlarda anlatılanı özletiyor bize:
 
"Sizlere hayatın karanlık olduğu da söylendi ve sizler bezginlik içinde bezginlerin söylediklerini tekrarlıyorsunuz.
Ve ben diyorum ki hayat gerçekten karanlıktır, dürtü olmadığı zaman,
Ve tüm dürtüler kördür, bilgi olmadığı zaman,
Ve tüm bilgiler boşunadır, iş olmadığı zaman,
Ve tüm işler boştur, aşk olmadığı zaman;
Ve aşk ile çalışınca kendinizi nefsinize ve birbirinize ve Tanrı'ya bağlarsınız."
 
İşte Demirspor'u da böyle bir aşk ile çalışmak kurtarır ancak.
 
Yine duygusal bir anımda ve yine Demirspor'u düşünürken aşağıdaki satırları okuduktan sonra kitaba bir şeyler karalamıştım:
 
"Kederin varlığında açtığı oyuk ne kadar derin olursa, taşıyabileceğiniz sevinç o kadar çok olur.
Şarabınızı koyduğunuz şu tas, çömlekçinin fırınında kavrulup pişmedi mi?
Ruhunuzu yansıtan şu lavta, bıçaklarla oyulmuş ağacın ta kendisi değil midir?
Sevinçliyken yüreğinizin derinliklerine bakın, sizi şimdi sevindirenin, sizi bir zamanlar üzenden başka bir şey olmadığını göreceksiniz.
Kederli olduğunuz zaman yine yüreğinize bakın, aslında, bir zamanlar mutluluk kaynağınız olan için ağladığınızı göreceksiniz."
 
Gerçekten de öyle değil mi? Şimdi bir galibiyetle güzel geçiyor haftamız. O zamanlar Giresun'a, Güngören'e ağlatan, ruhumuzda kalıcı yaralar bırakan Demirspordu yine.
Tam tersinden bakacak olursak; Güngören'de, Giresun'da neden ağlıyorduk? Çünkü Süper Lig'li dönemlerimiz oldu, mutluluklarımız oldu, emeklerimizin karşılığını almak istiyorduk taraftarlar olarak, çok çalışmış çabalamıştık çünkü. Eski günler için yarınları vermeye hazırdık çünkü.
Sıkıntılarla piştik ama pişerken mutluluğun ne olduğunu bilerek pişmeye dayandık, acıyı zor da olsa göğüsledik. Sevinci kederimizden dolayı hak ediyoruz.
 
"Nasıl meyvanın çekirdeği kırılmak zorundaysa canevinin güneşi görmesi için, siz de acıyı tanımak zorundasınız."
 
İşte içinden geçtiğimiz, geçmekte olduğumuz süreç de aynen bu şekilde. Zorla, acı çeke çeke kırıyoruz çekirdeğimizi. Kır kır bitmiyor ama kırıyoruz.
 
Bu alıntıyla bitiriyorum Cibran'dan paylaşacaklarımı. Yılmadan mücadeleye devam, güzel günler görmek ümidiyle.
 
"Her şeyin başlangıcı belirsiz ve pusludur, ama sonu değil,
... ... ... ...
İçinizde en zayıf ve şaşkın görünen, en güçlü ve en kararlı olandır.
Soluğunuz değil midir kemiklerinizin yapısını ayağa diken ve sertleştiren?
Ve hiçbirinizin gördüğünü hatırlamadığı bir düş değil midir, kentinizi kuran ve içindeki her şeyi yapan?
 
Okurken Demirspor'u düşünüp de paylaşmak isteyenler demirgibiyiz@gmail.com adresinden bize ulaşabilirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir