İlk devrenin yarısını geride bıraktık. Bu yarıda iki farklı Demirspor'la karşılaştık. İlki; 2 aylık hazırlık dönemini boşa geçiren, teknik direktörü başlamadan giden, geçen senenin kadrosunu dağıtan, bu haliyle güven vermeyen, kötü yönetimin kötü ekibiydi. Üçüncü teknik direktörün devraldığı, Lawal'ın geldiği ikinci kısım ise sanki herşeyin tepetaklak olduğu, geçen senekilerin sahaya çıktığı, sadece kötü yönetimin yerinde kaldığı bir gidişata sahne oldu. Üstümüzdeki takımları yendik, ilk kısımda gol atamazken çok gol atmayı başardık, gol yemeye devam etsek de savunmada daha derli toplu göründük. Juninho'nun Kaba ile anlaşmaya başlaması, Yusuf Kurtuluş'un ritmini yakalaması, Erçağ'ın takımı yukarı çekmesi, Erman'ın etkili olmaya başlaması ile makine işlemeye başladı.
Ama Urfa maçında Yusuf'un yokluğu, yerine yine ilk dönemin güven vermeyen ismi Hüseyin'in monte edilmesi, takımın ritmini hemen değiştirdi. Erçağ'ın alışık olmadığı bir bölgede, savunmada oynaması takımın işleyişini etkiledi. Buna rağmen kazanılan maç takımın güvenini sağlamlaştırdı.
Şimdi akıllarda şu soru beliriyor: Kazanan takımın sakatlık veya cezalarla bozulması durumunda ne olacak? Bu noktada, Mustafa Uğur'un müdahaleleri belirleyici olacak. İrfan'ın ilk haftalardaki formunu koruyup takımı taşıyabilmesi önemli. İlk dönemin kararsız isimlerinden Cavid'in de bu noktada katkısı gerekiyor. Savunmada Burak Akyıldız ve AlHassan'ı, kalede Ramazan'ı hatırlamak dahi istemiyorum.
İkinci bir soru da daha genel, futbolculuk ruh hali üzerine: Üstlerindeki takıma karşı iyi motive olan takım, alt sıradaki takımlara aynı performansı gösterebilecek mi? Ankaragücü'nden sonra, Buca ve Trabzon maçları ve ardından şu anda altsırada olan takımlar arka arkaya...(İlk 6'daki 4 takımla oynadık; ikisiyle de Kasım ayı içinde arka arkaya oynuyoruz. Demek ki zor bir fikstürümüz varmış.) Demirspor klasiği, kazanılmayacak maçları kazanıp, olmayacak maçları vermekle meşhur. Yukarıda tutunabilmek için bu geleneğin bozulması gerekli. Tabii ki yönetimin paraları ödemeye devam etmesi ya da aksi bir durumda futbolcuların mesajlarını sahada vermemeleri de önemli.
Ama Urfa maçında Yusuf'un yokluğu, yerine yine ilk dönemin güven vermeyen ismi Hüseyin'in monte edilmesi, takımın ritmini hemen değiştirdi. Erçağ'ın alışık olmadığı bir bölgede, savunmada oynaması takımın işleyişini etkiledi. Buna rağmen kazanılan maç takımın güvenini sağlamlaştırdı.
Şimdi akıllarda şu soru beliriyor: Kazanan takımın sakatlık veya cezalarla bozulması durumunda ne olacak? Bu noktada, Mustafa Uğur'un müdahaleleri belirleyici olacak. İrfan'ın ilk haftalardaki formunu koruyup takımı taşıyabilmesi önemli. İlk dönemin kararsız isimlerinden Cavid'in de bu noktada katkısı gerekiyor. Savunmada Burak Akyıldız ve AlHassan'ı, kalede Ramazan'ı hatırlamak dahi istemiyorum.
İkinci bir soru da daha genel, futbolculuk ruh hali üzerine: Üstlerindeki takıma karşı iyi motive olan takım, alt sıradaki takımlara aynı performansı gösterebilecek mi? Ankaragücü'nden sonra, Buca ve Trabzon maçları ve ardından şu anda altsırada olan takımlar arka arkaya...(İlk 6'daki 4 takımla oynadık; ikisiyle de Kasım ayı içinde arka arkaya oynuyoruz. Demek ki zor bir fikstürümüz varmış.) Demirspor klasiği, kazanılmayacak maçları kazanıp, olmayacak maçları vermekle meşhur. Yukarıda tutunabilmek için bu geleneğin bozulması gerekli. Tabii ki yönetimin paraları ödemeye devam etmesi ya da aksi bir durumda futbolcuların mesajlarını sahada vermemeleri de önemli.
Yorumlar