Ana içeriğe atla

" 'Pis' Beyaz"(!) Emre



Emre Belözoğlu, dünkü Fenerbahçe-Trabzonspor maçında Zokora'ya "fucking nigger" diye bağırdı.

Tabii hemen "bizde ırkçılık olmaz, maç içinde söylenmiş anlık bir söz"e bağlanmaya çalışıldı konu.

Şurası açık ki, Emre'nin yaptığı ırkçılıktır. Karşıdakini ten rengiyle aşağılayırsan bunun başka bir adı olamaz.

Kaldı ki ırkçılık, sadece renkle ilgili bir mevzuu değil; kendi gibi olmayan herkesi aşağılamak, dışlamak, kötü göstermek ırkçılığın sınırlarına girildiğinin işaretidir.

Bu Emre'nin ilk vukuatı değil. Daha önce İngiltere'de de aynı şeyi yaptı, soruşturma yedi. Sonrasında da orada barınamadı. Emre'nin daha önce boğaz kesme hareketi de dahil olmak üzere, saha içinde yaptığı aşırılıkları biliyoruz. Bunların hepsini maç heyecanına bağlamaya, sonrasında sahadışında çok efendi biri davranışlarına yaslanmaya alışık olduğunu da...

Kulübü de, federasyon da ve tabii ki tribünü de Emre'ye gereken tepkiyi, cezayı vermeli. Yoksa, bu tür davranışların önünü alamayız.

Biz bize benzeriz, şanlı tarihimiz, yüce ırkımız, muhteşem memleketimiz hikayelerine yaslandıkça, sağda solda gördüğümüz siyah tenlilere, fucking'i de nigger'ı da normalleştirmeye başlarız. "Ama başkaları da yapıyor", kaçışları bizi kurtarmaz. Bu davranışların önünün kesilmesi ve bunları yapmaya alışık Emre'nin de artık bir uyarı ama sert bir uyarı alması gerekli.

Ayrıca Fucking nigger'ın "pis zenci" diye yutturulmaya çalışılması da ayrı bir espri. Bunlar İngilizce'yi, altyazılı filmlerden öğreniyor demek ki... Edepli bir çeviri kültürü!

Irkçılık Karşıtı Dünya Kupası'na gitmiş ekibin bir parçası olarak, bu tür bir davranışın masum görülmesini, maç heyecanına, karşı tarafın küfrüne vb. şeylere bağlanmasını kabul edebilmem çok zor. Bugünün fucking'i, nigger'ı, yarının sopası bıçağı olarak geri döner.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.