Ana içeriğe atla

Mutlu Olmak Varken...

Deplasmanda galibiz, rakipler puan kaybetmiş, suskun golcümüz şeytanın bacağını iki golle kırmış. Mutlu oldum tabi. Ama geçici, ama haftalık, ama kalıcı bir mutluluk olmadığını bile bile mutlu oldum.

Bunu galibiyet sonrasında yazıyorum, çünkü mağlubiyet sonrasında yazmak daha kolay.

Sahi ilk kez mi futbolculara ödeme yapılamıyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi teknik ekip değişikliğine gidiliyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi kalıcı gelir üretilemiyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi sezon içinde kongreye gidiliyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi belediye gelirlerine mahkum hale geliyoruz, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi yöneticiler bütçeyi vaatlere göre oluşturuyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi altyapıya sırt dönülüyor, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi şeffaf olmayan kongre yaşayacağız, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi kongre üyelikleri tam olarak bilinemeyecek, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi gelir için blok paralar hedeflenecek, halka sırt dönülecek, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?
İlk kez mi şampiyonluğu rakiplere altın tepsilerde sunup geri almaya çalışıyoruz, yoksa yıllardır aynı senaryo mu?

Yıllardır uygulanan aynı senaryolara daha bir sürü başlık ekleyebilirim. Aynı uygulamaların olumlu sonuç vermediğini daha kaç kez görmek zorunda kalacağız? Daha kaç kez Kırklareli galibiyetleri ile geçici sevinçlerle avutacağız kendimizi? Bu uygulamalar, bu yönetim anlayışı, bütçe plansızlığı, gelir kaynaklarına ve alt yapıya yaklaşım, dış odaklara bağımlılık, istikrarsızlık devam ettikçe güzel günleri nasıl göreceğiz Allah aşkına? Varsayalım tüm maçlarımızı kazandık ve şampiyon olduk, gerçekten bir şeyler değişecek mi? Bu uygulamalarla inanın değişmez, anlayış değişmedikçe, çok coşkulu, gözü yaşlı -hem de hüngür hüngür-, mutlu bir şampiyonluğun ardından yeni kahırlara yelken açarız.

Ezginin Günlüğü'nden alıntılar yapayım:


Anladım bu hayat bize artık hiç gülmeyecek
Biraz acı, biraz rakı, böyle geçip gidecek
Biraz hüzün, biraz üzüm böyle sona erecek.

Oysa mutlu olmak bizim elimizde. Anlayışı değiştirmek bizim elimizde, kötü gidişe dur demek bizim elimizde. Başarılı olmak bizim elimizde. Zor da değil üstelik, gücünün farkına varmak önemli.

Ezginin Günlüğü'nden devam ediyorum, mutlu olmak varken reddeder durumdayız. (Abdülkadir Meriçboyu'nun güzel bir şiiridir.


Mutlu olmak varken bu dünyada
Geceler geldi dayandı kapımıza
Olduk acımızla sarmaş dolaş
Bekledik düşümüzle koyun koyuna

Tamam bu süreci baltalamayalım, tamam şampiyonluk iddiamızı elimizin tersi ile itmeyelim, ama kalıcı başarılar için anlayışın değişmesi gerektiğini artık yönetimlere ve kentin siyasilerine doğru yöntemleri uygulayarak kabul ettirelim. Masaya yumruğumuzu vuralım. Ses getirelim. İlkelerimizi açıklamakla başlayalım. Ama yeter ki başlayalım, gerisi çorap söküğü gibi gelecek.

Yorumlar

coulibaly dedi ki…
Deplasmanda galibiyeti, rakipler puan kaybetmiş, liderle aradaki puan farkı sadece 3, ligin bitimine daha 10 hafta var. Normal bir taraftar psikolojisinde mutluluk,umut,heyecan olur. Bende kuşku,şüphe,umutsuzluk var geleceğe dair. Geçen haftaki hayal kırıklığından sonra, bu haftaki galibiyet tebessüm bile oluşturmadı yüzümde.
Kaderci biri değilim ama, yıllardır oynanan senaryoyu izlediğimiz için Zeki Demirkubuz'un Kader filmindeki replik geliyor aklıma;
''Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yolun belli. Eğ başını usul usul yürü şimdi''
mstf ciki dedi ki…
Hepimiz kuşkuluyuz ne gariptir ki. Diğer yorum yazan arkadaşım gibi hiçbirimizde belki de umut yok. Yahu yine bu takım içeride kaybedecek yine bu yıl play-off'a kalıp kaybedecegiz diyor şimdi herkes.Ama içimizde bi yerde de bi ihtimal olsa da yanılsak düşündüklerimizde diye düşünmüyor değiliz. Yani içten içe her Demirsporlu totem yapıyordur şu an adım gibi eminim. Bunlarda içimizde yüreğimizde yaşadıklarımızla gerçekleşmiyor maalesef. Sahada gerçekleşiyor...
Şimdi sahaya inersek eğer; içeride mağlup Demirspor, dışarıda galip bir futbolcu topluluğu var desem sanırım yanlış olmayacaktır. Kendimce küçük bir tespit yaptım. Bu futbolcuların para alamadıkları söyleniyor(alamıyorlar daha dogrusu). İçeride yeniliyor takım hemen para mevzusu çıkıyor ortaya. dışarıda galip takım ne para ne pul konuşan var. Ben futbolcular acısından baktığımda da doğruluğunu düşünmek istemesem de deplasmandaki maçlarda ortaya koyacakları futbolun gelecek yıllardaki transferlerini yada takımlarını belirleme ihtimaline sahip olduğu çok açık. Aynı şekilde içeride oynanılan maçlarda da hesap alamadıkları parayı göstermek. Çünkü adanada onları sadece adanalı izler bunun bilincindeler. Bizler hep kendi sahamızda bize gol atan iyi performans sergileyen futbolculara imrenmedik mi? ulan ne adam su 5,7,10,11 numara vs. diyerek yada imrenmedik mi bizden giden futbolcuları Adana'da seyrettigimizde... Sonrada yeniden transfer etmedik mi birçok oyuncuyu! Bu durumun en mantıklı açıklamasını kendimce bu şekilde yaptım. Bandırma bu yıl bank asyaya cıktı diyelim. Sizce bizden mutlaka alacaklarını fesh etmiş kaçmış bir futbolcu almayacak mı? En basitinden sezon sonu raşit sevindir bandırmada cümlesini kimsenin yadırgayacagını sanmıyorum. gibi... Sorunumuz biraz burada sanki. Bu hafta alanya sonra diger maçlarda umarım bu senaryom tutmaz. Umarım hala içimizdeki sevinç çığlıklarını,haykırışları ve mutluluğu bu sezon sonunda biz yaşarız. Yanılt bizi Demirspor...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.