Ana içeriğe atla

Demirspor Kumarı

Hafta sonu Kıbrıs'taydım. Sevdiğim bir abim tarafından misafir edildik ailece. Girne'de oldukça güzel bir otelde konakladık. Suyun soğuk olmasına rağmen denize bile girdim. Zamanımın çoğunu kumarhanede geçirdim.

Şu kumar denilen olayı çözdüğümü düşünüyorum. Zaten hep söylenirdi, duyardım: "Kumarda her zaman sadece kasa kazanır." Bu doğru, kısa tecrübeme göre. Ben cebime kaybedeceğim parayı koyup limitimi aşmadığım için kendimi kaybeden değil de eğlenenler sınıfına dahil ediyorum.

Masalarda canlı oynanan oyunlar pahalı. O yüzden makineler daha çok ilgimi çekti. 20 liranıza size oyununa göre 40 veya 66 oynama hakkı veriyor. Siz de düğmeye basıp duruyorsunuz. Çoğunlukla krediniz uçup gitmeye başlıyor. Arada sırada biraz kazanıp tekrar ilk duruma dönüyorsunuz ancak az sonra tekrar kaybetmeye başlıyorsunuz. Bazen de yatırdığınızın iki-üç katına çıkabiliyorsunuz. Ancak kazanmaya devam edeceğim zannedip oynamaya devam ediyorsunuz. Sonunda beklenen oluyor, yatırdığınızın hepsini yitiriyorsunuz. Makine ağzınıza bir parmak bal çalıp paranızı yutuyor. Yani kumarda kaybetmek de var, kaybetmek de.

Adana Demirspor da ağzımıza bir parmak bal sürdü. Bizi direk şampiyon olabileceğine inandırdı. Grup öyle bir grup ki herkes herkesi yenebilir. Ama ne yazık ki biz bu sözü ispatlayıp duruyoruz. Demirspor kumarını kaybetmeye mahkumuz, bu Demirspor bizi asla mutlu etmez, edemez. Şampiyon olamaz demiyorum, olur, ama mutlu edemez. Beni mutlu etmesi için adam gibi yönetilen, kurumsallaşmış, şeffaf bir kulüp olması gerek. Şu an zar atıyoruz, kağıt çekiyoruz, resmen "ya tutarsa" diyoruz. Tutmaz, tutturmazlar. Demirspor'a bir kumar gibi yaklaşırsak asla kazanamayız. Ya taleplerimizi değiştireceğiz ya da bu kumarhanenin başına biz (taraftar) geçeceğiz. Yoksa kazanmamız imkansız.

Yorumlar

Semt Aşığı dedi ki…
Dışardan bi adam olarak söylüyorum. 3 senedir bu blogu okuyorum. (belki 10 senedir aynı şeyleri söylüyorsunuz)
Her postta son parağraf hep aynı. Değişmeyen erguman bu oldu.
Biz taraftar olarak çok şey mi istiyoruz acaba ya;
1- Kurumsallaşma
2- Şeffaflık
Başarıyı şampiyonluğu konuşan bile yok ki aramızda o 3 büzükçülerin işi.
yavuzy dedi ki…
Temel derdimiz bu: Taraftarın yöneteceği, yönetemiyorsa etki edeceği bir kulüp olalım. Tribünün örgütlü gücünü, yönetim nezdinde de gösterelim, etki yaratalım. Kendimizi tekrara düşsek de sıkıntıların kaynağı değişmediği için bıkmadan usanmadan aynı sözü söylüyyoruz. Biz yazmaktan utanıyoruz artık ama onlar aynı yanlışları yapmaktan utanmıyor.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...