Evet siz, siz üçkağıtçı futbolcular...
***
Demirspor taraftarına ne kadar da uyuyor bu tanımlama öyle değil mi? Büyük sinemacı Yılmaz Güney bile "çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının hüzünlü anısını" buluyor Demirspor'da...
***
Eğer Demirspor'u; eski, yıpranmış temelleri çürümüş fakat görkemli bir binaya benzetecek olursak. Bu binanın kurtuluşu boya yapmakla, dekore etmekle, orasını burasını rötuşlamakla olmuyor demek ki. Zira son yirmi küsür senenin özeti bu...
Bu işin bir tarafı.
Diğer tarafı ise genel olarak Adana'nın kasabalaşma yönünde yaşadığı geri gidiştir.
Demirspor, kurulduğu yıllarda Cumhuriyet Türkiye’sinin gözbebeği, ekonomik kalkınmanın en önemli ayaklarından biri olan Demiryolları'ndan alıyordu gücünü. 70'lere gelindiğinde ise bu kez Adana'nın büyük sanayicileri ve toprak sahiplerinin desteğiyle gücüne güç katıyordu. Bu durum 80'lerin ortalarına kadar devam etti. Ekonomik geri gidişle beraber camia'nın içinden Kulübe yön veren insanların da sahneden çekilmesiyle birlikte 90'ların ortasından günümüze kadar sürecek “Belediye'nin vicdanına bırakılmış bir Demirspor” var karşımızda.
Belediye orijinli yönetimlerin: "Biz olmazsak Demirspor kapanır" tehditleri, kulübü içinden çıkamayacağı büyük krizlere sürükledi.
Ve hiç kimse kendisine şu soruyu sormadı: Bizim önceki yönetimlerden farkımız ne?
Bir de bütün bu başarısızlıklara rağmen her sene başında ve sonrasında yapılan büyük konuşmalar, rakipleri küçümsemeler, içi boş şampiyonluk vaatleri de cabası. Önce başarıyı yakalayın, sonra konuşun! Bizler de sizleri takdir edelim. Demirspor’a gönül vermiş insanların umutlarını sömürmeyin. Eğer gerçekten bir vizyonunuz var ise samimi bir şekilde ortaya koyun. Çünkü, Kral'ın çıplak olduğunu herkes görüyor artık...
Sözün özü; günü kurtarmaya çalışırken, yarınını kaybeden bir kulüp olduk...
***
*Görkemli Kaybedenler: Blues'un babası, büyük müzisyen Leonard Cohen'in bir kitabına verdiği isim.
Yorumlar
İstanbul Tayfası
Onur Tireng.