Ana içeriğe atla

Ne Mafya Ne İktidar!

Malumunuz, yıllardır kenarda köşede dile getirilen şike ve teşvik primi gibi bu güzel oyunu çirkin kılan mevhumlar, iş 3 egemenlerden birinin başkanına dayanınca birden ilgi odağı oldular. Gözaltına alınanlar, yürütülen soruşturma, binbir türlü "iddia".

Aynı dosya içerisinde midir bilmiyorum, Mustafa Tuncel de hukuki sürecin içerisinde. Adanaspor, Mersin İdman Yurdu, Giresunspor gibi kulağa tanıdık gelen takımlar da yine sürece dahil...

Neler oluyor? Nereden nereye varılıyor?

Sedat Peker'in soyadını alacak kadar yakını bir Giresunsporlu, Eskişehir'e bagajda para götürdüğü iddia edilen Fenerbahçeliler, hatalı gol yemesinin sebebinin şike olduğu iddia edilen Sivasspor kalecisi, Adana Demirspor'un mevcut kulüp başkanı...

Birileri "temizlik" diyor, birileri "rantın el değiştirmesi"

Endüstriyelleşen futbol, oluşturduğu büyük pastayla ağız sulandırmaya devam ediyor. Siyasallaşan yargı, futbola da birebir müdahil oluyor.

İktidardan bağımsız düşünmek mümkün mü? Sanmıyorum...

Bir yandan evet, bir tür temizlik yapılıyor. Bir yandansa bu taraftan bakıldığında görünen şey "patron"ların değişiyor olmasının sancısı. İş futbolla sınırlı değil, silah endüstrisi de nasibini aldı alacak, yakındır.

Çirkin çirkin filler tepişiyor...Kimin kazandığının maalesef bir önemi olmayacak...

Aytaç Durak'ı da, Mustafa Tuncel'i de, 3 egemenleri de, futboldaki çirkin siyasi oyunları da, hepsini yekten eleştiren biz ve bizim gibi gönlü temiz Demirsporlular'ın, ticari borcuna dayanamayarak mavi bir iple kendini asan Efsane Başkanları Bekir Çınar'ın bembeyaz bedeni dışında temiz hiçbir şeyin olmadığı bir dünya yarattılar bu güzel oyundan...

Bugün belki bir kanadınız diğerinden hesap soruyor, kendini sütten çıkma ak kaşık gösterip temizlik yapıyor...

Hiç sevince kapılmayın, gün gelir devran döner...O kanadınızdan da diğerinden de hesabı soracak olan bizleriz...

Bu oyun tertemiz olana dek peşinizdeyiz, hem yargılananların hem yargılayanların!

Ne mafya ne iktidar!
Bu oyun, bizim...

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
Mustafa Tuncel'in durumu son gelişmelerden biraz farklı, doğrudan futbolla ilgili değil ama tabii orada da bir iktidar mücadelesi olduğu açık. Şike soruşturması diye başlayan ve Nisan ayında çıkan yeni yasaya (sporda şiddetin önlenmesi yasası) dayanan gözaltıların, biraz gözdağı amaçlı olduğunu düşünüyorum. Memleketin her kademedeki liginde, lig sonlarına doğru bu tür şaibeli maçlar oluyor. Bunun herkes biliyor, hatta adına hatır şikesi denilerek sempatik bile gösteriliyor. Bunların önüne geçmek gerekiyor muhakkak. Ama küçük balıkları yakalamak yerine yukarıdan başlayarak gereken mesajı vermek istemiş olabilirler.

Ben soruşturma ile damgalananların karşısında sütten çıkma ak kaşık moduna girenlerin iki yüzlülüğünü de not etmek gerekli diye düşünüyorum. Bu yarışa giren herkesin futbolu güzelleştirmek yerine çirkinleştirdiğini biliyoruz. Ne yazık ki futbolu değil sadece tekımlarımızı seviyoruz. Sonucunda iyi bir oyun izleme şansımız gittikçe azalıyor.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.