Cuma günü grip salgınından nasibimi alarak yaklaşık 13 saat uyuyup bu yılki uyku rekorunu kırdım. Hiçbir şekilde maça gitme planım yoktu. Badiler sağolsun aklıma girdiler.
Kararsızlık abidesi bir insan olarak PAzar sabah 6'da uyandığımda bile gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken, her zamanki gibi gaza gelip kendimi ayna karşısında saç yaparken buldum. Telefon çaldı; ''Senin evin önündeyiz, in aşağı çabuk!'' diye bir komut geldi. ''Saç yapıyorum'' diye cevap verince PAzar günü, buz gibi bir havada sabahın 6 sında saç yapan bir insan.Normal bir insan değildir heralde.Her zamanki gibi beni beklemekten bıkan insanlara hak vermek lazım.
Tecrübeli şoförümüz Hidromek Apo, Ön koltukta Yavuz Başkan, Arka ikili ise benle Türkay Gül.Arka ikiliden birisinin yolda şoför tarafından atılma ihtimali kuvvetle muhtemeldi.Bu yılki deplasman karnemiz diğer sezonlara göre oldukça düşüktü, seyrek olunca insan özlüyor.Adana'dan organizasyonun olması da ayrı bir heyecan katıyor.
Yaklaşık 5 saatte vardık Tokat'a.
Tokat Stadı Karabük stadının model olarak birebir aynısı.Kapasite de benzer gibiydi. Zaten küçük bir stad.En az yarısı rahat boştu
İlk yarı basit bir şekilde golü yiyince ister istemez moralimiz bozuldu.İlk yarının son dakikalarında gelen 2. gol ise olayı bitirdi. Tribün olarak ilk yarı kötü değildik; ancak çok daha iyi performans sergileyebilirdik.Maç gittikten sonra tamamen tribüne odaklandık. Böylece zirve yaptık. Bir ara sahaya sırtımızı döndük. Aley aleylerde ise Tokat yedek kulübesi bile bizi izliyordu.
Seviyorum bunu.
Giderken yemek yiyememiştik, dönüşte ilk işimiz yemek molası oldu.Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin :)
Maçın sürpriz taraftarlarından Göktuğ saatlerce yol geldi,üstelik bağırma konusunda oldukça başarılı bir performans sergiledi.Hatta onu hiç böyle bağırırken görmemiştim :) Her gittiği yerde bir arkadaşının olması geleneğini sürdürdü. DEplasmanın vazgeçilmezlerinden Rafet Başkan, Yastık yine oradaydı.
Üzüldük tabi ki; ama az çok biliyorduk yenileceğimizi, bir de bağışıklık kazandık.
5-6 yemek, final maçında kaybetmek, biber gazı falan olmayınca artık tatmin olmuyoruz. Bünye istiyor artık.
Pankart olarak ''Şimşekler Grubu'' ve ''Gurbette Demir Gibiyiz'' pankartları asıldı.Polis stad içerisine asılmasına izin vermedi.Tellerin arkasına ve tribünün arkasındaki duvara asıldı.
Dönüşte Çorum'dan leblebi aldık.Deplasman yolunda bir radyoya bağlanmadığımız kalmıştı, sağolsun Yavuz abi onu da becerdi :) Daha sonra sanırım kendisi detaylı anlatacak.
2 gün geçti, hala sesim çıkmıyor. İnsanlar geçmiş olsun dileklerini iletiyor; ama bende içten içe bir gülümseme.
Deplasman uzun, zahmetli, yorucu; ama güzel bir şey. Heycan veriyor, renk katıyor.Badilerle buluşmanın ise pahası biçilemez.
Kazanmak ya da kaybetmek, bu yüzden Demirsporlu olmadık.Sahadakinin değil, hayallerimizdeki Demirsporun peşinden gittik. Fiksin oğlu Türkay'ın dediği gibi ''Herkes bir şeylerin peşinde, biz armanın peşindeyiz''. Umutlarla hayaller ayrılana dek Demirsporluyuz...
Kararsızlık abidesi bir insan olarak PAzar sabah 6'da uyandığımda bile gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken, her zamanki gibi gaza gelip kendimi ayna karşısında saç yaparken buldum. Telefon çaldı; ''Senin evin önündeyiz, in aşağı çabuk!'' diye bir komut geldi. ''Saç yapıyorum'' diye cevap verince PAzar günü, buz gibi bir havada sabahın 6 sında saç yapan bir insan.Normal bir insan değildir heralde.Her zamanki gibi beni beklemekten bıkan insanlara hak vermek lazım.
Tecrübeli şoförümüz Hidromek Apo, Ön koltukta Yavuz Başkan, Arka ikili ise benle Türkay Gül.Arka ikiliden birisinin yolda şoför tarafından atılma ihtimali kuvvetle muhtemeldi.Bu yılki deplasman karnemiz diğer sezonlara göre oldukça düşüktü, seyrek olunca insan özlüyor.Adana'dan organizasyonun olması da ayrı bir heyecan katıyor.
Yaklaşık 5 saatte vardık Tokat'a.
Tokat Stadı Karabük stadının model olarak birebir aynısı.Kapasite de benzer gibiydi. Zaten küçük bir stad.En az yarısı rahat boştu
İlk yarı basit bir şekilde golü yiyince ister istemez moralimiz bozuldu.İlk yarının son dakikalarında gelen 2. gol ise olayı bitirdi. Tribün olarak ilk yarı kötü değildik; ancak çok daha iyi performans sergileyebilirdik.Maç gittikten sonra tamamen tribüne odaklandık. Böylece zirve yaptık. Bir ara sahaya sırtımızı döndük. Aley aleylerde ise Tokat yedek kulübesi bile bizi izliyordu.
Seviyorum bunu.
Giderken yemek yiyememiştik, dönüşte ilk işimiz yemek molası oldu.Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin :)
Maçın sürpriz taraftarlarından Göktuğ saatlerce yol geldi,üstelik bağırma konusunda oldukça başarılı bir performans sergiledi.Hatta onu hiç böyle bağırırken görmemiştim :) Her gittiği yerde bir arkadaşının olması geleneğini sürdürdü. DEplasmanın vazgeçilmezlerinden Rafet Başkan, Yastık yine oradaydı.
Üzüldük tabi ki; ama az çok biliyorduk yenileceğimizi, bir de bağışıklık kazandık.
5-6 yemek, final maçında kaybetmek, biber gazı falan olmayınca artık tatmin olmuyoruz. Bünye istiyor artık.
Pankart olarak ''Şimşekler Grubu'' ve ''Gurbette Demir Gibiyiz'' pankartları asıldı.Polis stad içerisine asılmasına izin vermedi.Tellerin arkasına ve tribünün arkasındaki duvara asıldı.
Dönüşte Çorum'dan leblebi aldık.Deplasman yolunda bir radyoya bağlanmadığımız kalmıştı, sağolsun Yavuz abi onu da becerdi :) Daha sonra sanırım kendisi detaylı anlatacak.
2 gün geçti, hala sesim çıkmıyor. İnsanlar geçmiş olsun dileklerini iletiyor; ama bende içten içe bir gülümseme.
Deplasman uzun, zahmetli, yorucu; ama güzel bir şey. Heycan veriyor, renk katıyor.Badilerle buluşmanın ise pahası biçilemez.
Kazanmak ya da kaybetmek, bu yüzden Demirsporlu olmadık.Sahadakinin değil, hayallerimizdeki Demirsporun peşinden gittik. Fiksin oğlu Türkay'ın dediği gibi ''Herkes bir şeylerin peşinde, biz armanın peşindeyiz''. Umutlarla hayaller ayrılana dek Demirsporluyuz...
Yorumlar
Tokat kebabı varmış onu yiyemedik ama kavurma yedik. Başka bi şey yoktu zaten durduğumuz mekanda.
Radyo işini iyi hatırlattın, yazalım onu bi ara.
Bence Apo'nun önadı artık, PuntoApo. :)