Ana içeriğe atla

Kaçmak, Kovalamak

Haftaiçi, yüzlerce kilometre öteye, Sakarya'ya 6-7 otobüs giderek gereken mesajı veren bir taraftar kitlesi var. Tribünde duruşunu bozmayan, takımını destekleyip tahrikelere aldırmayan... Rakibin Mersin tezahüratına da maç sonu sövgüsüne de kulak asmayan... Grup liderlerinin, "bizim işimiz bu değil, işimizi takımı desteklemek, tribünde yenilmemek" diye boğazını patlattığı; derdini anlatmak için kendini paraladığı...

Tribünde yeniyoruz. Ama kitlenin önemli bir bölümü var ki onlara bu yetmiyor. İnternet ortamlarında atıp tutmayı birinci görev bellemiş; bunu takımını desteklemek zannediyor ve akıl almaz bir enerjiyi de buna harcıyor. Belki öfkesini akıtacak yer bulamadığı için maç sonundaki adrenalini bekliyor.

Evet, benim de ve birçoğumuzun da hoşuna gidiyor; deplasmana gelmesi beklenen, endişe duyulan bir ekip olmak. Kendilerini ispatlamak için Demirspor maçını bekleyen onlarca grup var. "Ah Demirspor'la oynasak da onlara kendimizi göstersek" diye fikstürü bekliyorlar.

Ama tribünde galibiyetin, sadece tribünde galibiyet olduğunu, bunun sokakta da galibiyetle perçinlenmesine gerek olmadğını hatırlamak gerek. Çünkü sonrasında gelen haberler, ortaya çıkan görüntüler, o galibiyeti unutturuyor.

Tokat'tan sonra birkere daha Sakarya'da haberlere konu olduk; "olayların bir parçası" olarak. Şimdi ne kadar anlatırsak anlatalım, "tribünde biz yendik, sadece takımımızı destekledik, onlar bizi taşladı" diye. O haberler sayesinde Demirsporlular gittikleri yerde olay çıkaran adamlar olarak anılmaya devam ediyor. Çünkü onların ellerine istedikilerini veriyoruz. Sonuçta hiçbirşey kazanmıyoruz.

Şimdi, rakip takımların ismini-grupların isimlerini cinsiyetçi, faşist duygularla değiştirip onlarla dalga geçen sözlere, pankartlarını-atkılarını yakan kişilere bakıyorum da, yıllarca emek verilerek, zamanla oluşturulmuş bir kültürün, bir imajın nasıl kolaylıkla yerle bir edileceğini görüyorum. Dahası bu yıkıma bir darbe vurduğunu bilmeden keyif çatan arkadaşlar, içten içe kendilerini ve bizi tüketiyorlar.

Asmak kesmek, kovalamak, yara vermek; bunlar hiçbir zaman bize birşey kazandırmadı ve kazandırmayacak. Bunun farkında olalım.

Yorumlar

göktuğ dedi ki…
Sanal ortamda atıp tutan arkadaşlar ; elle tutulur, gözle görülür işler yapmak neden ilginizi çekmiyor. Tribünü ayakta tutan işlerde neden sizleri göremiyoruz.

Pankart yapımından yoksunuz. Bestede yoksunuz.Tribünün daha ileri gitmesi için tek bir hamleniz bile yok.

Tribüne artı değer katmadığınız gibi yıllardır emek ile inşa edileni bozmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.

Yeter artık bırakın bu boş işleri!
emrahche dedi ki…
bu konuyu gündeme aldığınız için teşekkürler...sosyal paylaşım sitelerinde bayrak afiş namustur diyip bir başka şehrin afişini bayrağını yakarak ne yaptıklarını bilmeyenlere bunlar anlatılmalıdır. maç öncesi ve maç sonrasında içerde ve dışarda insanlara saldıran bıçaklayan otobüs camları kıran bulunduğu yerde huzuru bozan birisi nasıl vefalı bir insan olabilir. Demirsporun taraftarı olarak böyle anılmak neden bunların hoşuna gider ?
bir başka mevzu da düşman takımlar...Adanasporu, Mersin idman yurdunu, Sakaryayı ve bunlar gibi diğer bütün takımları küfürlerine konu etmek kime ne kazandırmış ? bu aşağılık tutumdan kaç tane sağlıklı taraftar yetişmiştir ? bu takım şehir düşmanlığı üzerinde de tüm adana olarak durmamız gerektiğini düşünüyorum.
emrahche dedi ki…
ve çok sık olmamakla beraber yer yer sitelerde, sakaryanın ölmüş taraftarına küfüreden, onunla dalga geçen yaratıkları da mavilacivert renk altında görmekten utanç duyuyorum...
emrahche dedi ki…
http://www.adanademirsporlular.com.tr/?/yazarlar/demirspor-mu-kavga-mi

kendi sitemizde de bununla ilgili yazımız çıktı..uygun görülürse tayfa okurlarına da sunmak isterim
tayfun avcı dedi ki…
yazdıklarının altına imzamı atıyorum..yüreğine sağlık kardeşim. T.Solgun
nobody dedi ki…
Merak ettiğim bir konu da bu sanal ortam da atıp tutan arkadaşlar hayatlarında kaç kere maçlara gitmiştir...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir