Ana içeriğe atla

Demirspor Belgeseli Çekmek İsteyen Meçhul Kişiye

Arkadaşım,

Seninle ben bir defa Nefes'te karşılaştım, Demirsporlu olduğumu duyunca bana "Ben de bir Demirspor belgeseli çekmek istiyorum" dedin, telefonumu-mailimi verdim, bir ses seda çıkmadı. Şu an adını filan hatırlamıyorum.

Bu rastlaşmamızı Yavuz'a aktardığımda onunla da daha önce birkaç sefer Siyasal'da karşılaştığınızı öğrendim. Benzer bir şekilde belgesel çekme talebini ona da iletmişsin.

Şimdi Gezici Festival'de yine aynı şeyi söyleyerek dolandığını duydum.

Bu 3 olayın arasındaki zaman farkı en az 2 yıl.

Artık iyi niyetimi kaybettim sana karşı, o yüzden bir şeyler söylemek zorundayım

1) Demirspor Belgeseli çekmek isteyen insan hiç olmazsa internetten bir bakar bir yerlere ulaşmaya çalışır, bu blogu bulur, Adanademirspor.com'u bulur...

2) Hadi interneti geçtim elinde benim ve Yavuz'un iletişim bilgileri mevcut 2 senedir...Bir arar,sorar..

İkisi de yok.

Yaptığın tek şey Nefes'te, Siyasal'da, Gezici Festival'de yeri denk geldikçe, çevredeki insanlar daha "alternatif", daha "solcu", daha "anarşist"se, konu da futboldan açılmışsa "Ben de Demirspor Belgeseli çekeceğim" diyerek gözlerini kısıp karizmatik görünmeye çalışmaktan ibaret.

Kendine bir yandan o güzel görüşlü insanların arasında "solcu" denmesini sağlıyorsun bir yandan "yönetmen" gibi görünmeye çalışıyorsun...

Artık gerçekten midemi bulandırıyorsun.

Demirsporluların belgeselini Demirsporlular çekmiştir (Sezcan, Fırat, Murat Ayman, İtalya görüntüleriyle Mustafa-Yavuz, Livorno maçında Metin Gül ilk aklıma gelen isimler) Gerekirse bundan sonra da Demirspor belgeselini Demirsporlular çeker. Sana hiçbir şekilde ihtiyacımız yok.

Artık hatunlara yavşamak için mi yapıyorsun, az önce dediğim gibi kendini yönetmen gibi mi göstermeye çalışıyorsun, solculuğunu mu ispat etme derdin var, futbola anti-endüstriyel yanından bakmanın hoş olduğunu farkettin de öyle mi etiketlenmek istiyorsun bilmiyorum...

Ama, vazgeç

Bir daha "Demirspor belgeseli çekicem de ben bikbikbik" dediğini gerçekten duymak istemiyorum.

Başka bir yalan bul komplekslerini örtmek için...Ya da yalan söylememeyi dene, farklı şeylere konsantre olmaya çalış...

Git yeni bir depresyon hırkası al, Converse'lerini falan yenile ne biliyim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...